İnsanlar zaten uykudadırlar ya, ölüm ile ancak uyanacaklardır ya, bir de uyku içi uyku problemleri insanı hayli yorar, huysuz biri yapar. Görünen o ki, gecenin dinlenmemiz için üzerimize bir örtü olmasıyla beraber her insanı kandıran uyku farklı saatlerde gezinip durabiliyor. Belki yorgunluğu, belki durgunluğu, belki tatlı hatıraların güven verici atmosferini bekliyor…
İş güç, ödev, sınav derken geceleri gündüze katıp çalıştınız. Ya da her zamanki gibi bütün yetişmesi gereken işler, programlar, planlar bir araya geldi. Ya da hiçbir sebebi yok ama uykusuzsunuz ve oturduğunuz yerde kazara uyurum diye hem korkuyor hem de o kısa şekerlemenin tadını düşünmeden edemiyorsunuz.
Zordur uyku ile derdi olmak.
İnsanlar zaten uykudadırlar ya, ölüm ile ancak uyanacaklardır ya, bir de uyku içi uyku problemleri insanı hayli yorar, huysuz biri yapar. Görünen o ki, gecenin dinlenmemiz için üzerimize bir örtü olmasıyla beraber her insanı kandıran uyku farklı saatlerde gezinip durabiliyor. Belki yorgunluğu, belki durgunluğu, belki tatlı hatıraların güven verici atmosferini bekliyor…
Peki bu çocuklar neyi bekliyor? Hızlı bir U dönüşü kadar olmasa da direksiyonu kırdık farkındayım. Bu yeni nesil gözü açık! çocuklar yüzünden her şey. Hatta biraz da onlardan biri sebebiyle bu yazının konusu gelip oturdu masamıza.
Önceden uykusuydu, mamasıydı, vitaminiydi bu kadar çok üzerine düşmeye vakit olmadığı için mi acaba bilinmezdi acaba böyle dertler.. Ya da vardı da adı mı konmamıştı.. Tarihi süreci bir kenara bırakıp uyumayan çocuklara gelelim.. Mesela yeğenim Süleyman’a…
Karnı tok, altı temiz, herhangi bir rahatsızlığı da yok… Fakat uyumak istemiyor. Halasının oğlu ilk yeğenden tecrübeliyiz, uyku sevmeyen çocuklara. O yüzden uyku seven bir çocuk özlemimiz pekişiyor. Gözlerinin etrafı kızarmış, göz altlarında torbalar oluşmaya başlamış ve neşesini de gittikçe kaybeden bir çocuk. Uyuması gereken fakat uyumamak için özel gayret sarfettiği her zaman böyle oluyor. Eskiden yeniye, bir bebeği uyutmak için bütün metotları deniyorsunuz fakat o sizi alt ediyor ve gördüğü ilk oyuncağa doğru kendini atıyor. Oyuncaksız bir yere gitmeli diye düşünüyorsunuz belki ama bebekler için her şey oyuncak olabiliyor… Hadi diyelim ki uyudu. Ne kadar sürecek bu saadet? Emin olun ki umduğunuzdan daha kısa.
Bu aşamada bir albüm ile karşılaştık: Kolik. Müzisyen bir babanın kolikli bebeği için yaptığı bir albüm. Kolik, bebeklerdeki sebepsiz ağrılara, gaz sancılarına verilen genel bir isim. Albümde anne karnındaki ortam –annenin kalp atış sesi vs.- verilmeye çalışılıyor. Ayrıca bu sesler beyaz gürültü denilen bir müzik ile birleştirilmiş. Müzik başlar başlamaz çocuk kulak kesiliyor ve hakkaten sakinleşiyor, uyuması kolaylaşıyor. Siz de hem şaşkın hem de mutlu, mesut bu tabloya bakıyorsunuz.
Fakat önemli bir nokta da şu. Dinlediğiniz kalp atış sesleri, hışırtıya benzeyen sesler ve alttan alta fark ettiğiniz melodiler sizi de çok rahatlatıyor. Bir süre sonra çocuğun elinden oyuncaklarını alan insan gibi hissetmeye başlayabiliyorsunuz kendinizi. Ziyanı yok, büyük de olsa insan, bu sesler pek güzel gelebiliyor kulağına. Benden söylemesi.
Her şeye rağmen, rahatlamış, sakinleşmiş fakat gayet canlı gözlerle sizi ya da etrafı izlemeye devam eden kırmızı gözlü bir yeğenle karşılaşabiliyorsunuz. İşte o zaman iç geçirmeden edemiyor insan. Uyu be güzelim, sonra çok ararsın bu günleri. Ah azıcık aklım olsaydı da uyusaydım vakit bolken dersin. Sonra işte böyle, istesen de uyuyamayacağın günler, geceler gelecek. Uyu be güzelim, uyu.
Bazen hadi madem istemiyorsun uyuma diyesi geliyor insanın çocuğa. Tabi bunu sözle ifade etmek onun için ne anlama geliyor bilmiyorum. Ama zaten zorla yatırdığınız yastıktan uzattığı kollarını tutup onu çekmek yeterli bir cevap hükmünde. Sonra kızarmış gözlerle yine en yakındaki oyuncağa uzanıyor.
Hadi uyuma ama uyusun da büyüsün diyor ninniler. Üstelik uykusunu alınca da çok güzel gülüyor gözleri.