Biz Davut’u tanımıyor muyuz? Biz Davutları tanıyoruz. Davutları tanımak, illa hayatlarımızın kesişmesini gerektirmiyor. Biz ümmetin evlatlarına tanıdığımız, bildiğimiz ve sevdiğimiz Davut kadar yakınız. Irak, Suriye, Afganistan’ın Davutları bize Davut kadar yakın ve fakat biz onlara kayıtsızlığımız, gafletimiz ve aymazlığımız kadar uzağız.
Geçtiğimiz ay ajanslara her zamankilere benzer bir haber düştü, “Afganistan`ın Tacikistan sınırında düzenlenen intihar saldırısında en az 13 kişi hayatını kaybetti.”
Evet, haber böyleydi ama sıradandı(!), sadece on üç kişinin öldüğü(!) bir haberi diğerlerinden farklı kılan ne olabilirdi ki? Dün Irak’ta, bugün Suriye’de, şimdi Afganistan’da onlarca, yüzlerce ölüm haberi kaç zamandır düşmüyor muydu zaten ajanslara? Her birisine aynı kayıtsızlıkla bakan gözlerimiz daha fazlasını, daha daha fazlasını aramıyor muydu her okuyuşta? Artık nasırlaşmış yüreklerimizin biraz olsun sızlaması için onların yüz, yüzlerin bin olması gerekmiyor muydu?
Hayır, bu sefer gerekmedi, çünkü bu sefer haber tam yanımıza düştü. Yanımıza düştüğü için ortaya saçılan şarapnel parçaları, her yanımıza isabet etti ve biz etkilendik. Biz, yani GENÇ ailesi… Haber tam ortamıza düştü, çünkü yaklaşık üç aydır beraber olduğumuz Afganistanlı Davut’umuz, bu saldırıda 4 yakınını kaybetti. Memleketinden üniversite okumak için gelmiş, Türkiye’de gelip bizi bulmuş, bulduğu yeri sevmiş, bulduğu yerde sevilmiş, o nazik, narin ve naif Davut, sıcacık gülümsemesi ve “ben sizi seviyorum” demesi ile gönlümüzde taht kurmuş o can kardeşimiz bu intihar saldırısında öz abisini, amcasını ve amca oğullarını kaybetti. O, dört yakınının vefatı ile sarsıldı, biz onun hıçkırıkları ile sarsıldık. Kanıksamış gözlerimizde sönmeye mahkûm sıradan(!) bir haber bu sefer yüreğimizin tam orta yerine bir alev saldı. Haber ajansa düşmedi sadece, haber tam yüreğimize düştü.
Biz Davut’u tanımasaydık bu haberden bu kadar etkilenir miydik? Biz Davut’u bilmeseydik, bu haber böyle mi kalacaktı? Biz Davut’u sevmeseydik, bu haber hiç etkilenilmeyecek, okunup geçilecek bir haber olarak mı kalacaktı?
Biz Davut’u tanımasaydık…
Biz Davut’u tanımıyor muyuz? Biz Davutları tanıyoruz. Davutları tanımak, illa hayatlarımızın kesişmesini gerektirmiyor. Biz ümmetin evlatlarına tanıdığımız, bildiğimiz ve sevdiğimiz Davut kadar yakınız. Irak, Suriye, Afganistan’ın Davutları bize Davut kadar yakın ve fakat biz onlara kayıtsızlığımız, gafletimiz ve aymazlığımız kadar uzağız.
Hani derler ya ateş düştüğü yeri yakıyor. Dünya ateş olmuş yanıyor ve ümmet ateşin tam ortasında can çekişiyor. Ya biz? Her geçen gün daha da artan ümitlerimiz, konforumuz, sorumluluğumuz ve gücümüzle ümmetin bütün Davutları yanı başımızdalar, farkında mıyız? Onlar buradalar. Hepsi, bizim Davut kadar yakınlar bize. Hepsi, bizim Davut kadar candan, içten, bizden ve yürekten, hıçkırarak gözümüzün içine bakıyorlar.
Evet, Davutlar yanımızda. Onların civarında patlayan her bomba bizim yüreğimizde patlıyor.
Biz Davutlara bunu hissettiğimiz kadar yakınız, Davutlar bize bundan gafil oluşumuz kadar uzak…
Not: Yukarda resimleri görülen amcası, abisi ve amcasınınoğullarına Allah’tan rahmet diliyoruz.