“Eğer tartışmalara katılacaksak, üzerimize zorunlu olarak düşen bir şey var. Oturacak, konuşacak ve evvela burada ne iş yaptığımıza karar vereceğiz. Daha çok serbestlik, hatta İslam’ı yaşayabileceğimiz kadar büyük bir özgürlük getirecek bir sistem için mi çalışacağız? Eğer ilk önceliğimiz bu ise, o zaman kendimizi öz değerlerimiz konusunda temel farklılıklarımızın olduğu eşcinseller gibi gruplarla mesela, siyasi ittifaklar yapıyor halde bulacağız. (…) Yok, eğer bizim için önemli olanın çocuklarımızı yetiştirmek ve onları öz değerlerimizle buluşturmak olduğunu söylüyorsak, o zaman Cumhuriyetçilere oy vermeye eğilimli olacağız, çünkü “Bir savaş makinesinin sürekliliği için bir oy anlamına geliyor olsa bile çok da önemli değil benim için, nasıl olsa bu kısa dönemde beni etkilemeyecek” demiş olacağız. Bir adaya destek vermek anlamında öne çıkarmak istediğimiz temel değerlerimizin ne olduğunu oturup ortaya çıkarmak bu yüzden çok önemli.”
Bu sözler ABD’de kızışmaya başlayan başkanlık yarışında Amerikalı Müslümanların tavırlarının ne olması gerektiği sorusuna cevap veren İmam Zaid Şakir’e ait. Siyah bir mühtedi olan Şakir Amerikalı Müslümanların önde gelen âlimlerinden birisi. Kimilerine göre günümüzün Malcolm X’i. Şakir’in oturup düşünülmesini istediği konuyu niye alıntıladım dersiniz?
Güneşin battığı yerdeki Müslümanların karşılaştıkları sorunları önemsememiz gerektiğini sürekli ifade ediyorum zaten. Ama bu seferki şu an özellikle başörtüsü tartışmaları çerçevesinde yüzleştiğimiz bir acayip mesele. Frenklerin tabiriyle dilemma ya da… Madem başörtüsünden girdik, şöyle açayım: Başörtüsüne ilişkin taleplerimiz bir özgürlük meselesi midir, yoksa bir dini gereklilik meselesi mi? Birincisine evet cevabını veriyorsanız ileride kiminle el ele tutuşmak zorunda kalacağınızı hesap etmek zorundasınız. Niçin? Özgürlük talebi bugün bana ise yarın onlara çünkü. Eğer ikinci soruya evet cevabı veriyorsanız –ki Baykal da öyle yapıyor- o zaman birilerinin müsaade ettiği kadar bir dini hayata razı olacaksınız demektir. Din böyle diyor dediğinizde en muannit dinsizin bile dini fetvalar vermesine de alışacaksınız o zaman. Şakir ne kadar da haklı: Oturacak, konuşacak ve burada ne iş yaptığımıza karar vereceğiz, başka çare yok.