İsyan rüzgârı Ortadoğu’nun totaliter rejimlerini fena sallıyor. Tunus’un laik diktatörünün peşi sıra Mısır’ın firavunlara taş çıkartan despotu da hak ile yeksan oldu. Şimdi yıkılacak bir diğer despotun kim olacağı merakla bekleniyor...
Halklar uyandı bir kere durdurabilene aşk olsun. Libya, Bahreyn, Yemen, Cezayir deyim yerindeyse fokur fokur kaynıyor. Artık değişim rüzgârından kaçış yok. Ama öyle ama böyle tüm otoriter rejimler ya kendilerini adam edecekler -ki bu imkânsız gibi gözüküyor- ya da halklar onları tarihin çöplüğüne gönderecekler.
Geçen ayki yazımızı sonlandırırken Mısır’ın “La Mübarek”ini deviren gösteriler henüz başlamamıştı. O yazımızda Ortadoğu diktatörlerinin sonu gençlerinin elinden olacak demiştik. Söylediğimiz gibi Tunus diktatöründen sonra “La Mübarek”in sonu da Mısır gençlerinin elinden oldu.
Nüktedan Mısırlılar, diktatörlerini devrilmeden önce olduğu gibi devrildikten sonra da fıkralarıyla yâd etmeye devam ediyorlar. İşte son nükteleri:
Hüsnü Mübarek ölmüş, diğer tarafta Mısır’ın eski liderlerden Cemal Abdünnasır ve Enver Sedat ile karşılaşmış. Eski liderler Mübarek’e ölüm sebebini sormuşlar.
Suikast mı zehirlenme mi?
-Mübarek: Yok ikisi de değil, Facebook demiş.
-Nasır ve Sedat şaşırmış: O da neymiş?
Mübarek: Çok acayip etkili bir silah. Tozu dumana katıyor. Ayrıca onun yüzünden burası çok geçmeden bir hayli kalabalıklaşır. Çünkü bu meret silah, Ortadoğu’nun saltanat dünyasını kasıp kavurmaya devam ediyor.
Globalleşen dünyada etkileşim de,iletişim de inanılmaz bir hızla gerçekleşiyor. Günümüz despotlarının hiç haz etmediği bir durum bu. İletişimin gücü arttıkça despotluk da zorlaşıyor çünkü. Önceleri ne uydu kanalları vardı ne internet ne facebook ne de twitter. Despot liderler ülkelerinde medya namına ne kadar yayın organı varsa ya susturur ya da resmileştirdi mi olur biterdi. Resmi ya da yarı resmi medya, halkı ancak onların istediği kadar bilgilendirir, ayıplarını örter hatta onları vatan millet için bulunmaz bir lider olarak yuttururdu. Ama şimdilerde işler çok değişti. Hele şu internet denen sanal silah yok mu? Alternatif haber kaynakları ile halk artık sadece despotların izin verdiği kadar değil, çok daha ötesinden, gerçeklerden haberdar oluyor. Güvenlik güçlerinin yaptığı işkenceler, yolsuzluklar, diktatörlerin koltuklarını korumak için ülkelerini nasıl peşkeş çektikleri gün geliyor gün yüzüne çıkıyor. Bunu da ülkenin tüm insanları anında öğreniveriyor.
Dolayısıyla Mısır’daki halk devrimi başarıya ulaştıysa bunda en büyük pay hiç kuşkusuz, Hüsnü’nün fıkrasında ifade ettiği gibi bu sanal silahındır. Özgür medyanındır. You Tube, Mısır polisinin akıl almaz işkencelerle Mısır halkını nasıl inim inlettiğini gösteren görüntülerle dolu... El-Cezire kurulduğu günden beri Ortadoğu liderlerinin baş belası zaten. Ortadoğu halklarından gizlenen gerçekleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Mısır devlet televizyonu Tahrir meydanını dolduran milyonlara çamur atsa, rejimin beslediği sözüm ona uzmanları ekranlarına çıkartıp göstericileri “istikrarı bozan güruh” olarak yaftalasa ne olur.
Çünkü kimse izlemiyor ki rejimin yalan makinalarını. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Mısır halk devriminin başarıya ulaşmasındaki en büyük pay hiç kuşkusuz her türlü tehdide karşı dimdik ayakta turan, inanılmaz organize olma başarısını gösteren Mısır gençleri ve halkınındır. Bir diğer önemli pay da hem kurulduğu günden beri izlediği politikalarıyla hem de Mısır halkının sokağa döküldüğü günden, Hüsnü’nün devrilmesine kadar 18 gün boyunca canlı yayınını her türlü engellemelere rağmen sürdürme başarısını gösteren El-Cezire’nindir.