
İstanbul’da ikamet edip kapalı günleri yaşadığımız bu günlerde içinde güneş olan fotoğraflara daha bir dikkatli bakıyorum. Ayrıca eskiden beri yumuşak tonlu fotoğraflar daha çok ilgimi çekiyor. Nurefşan Bulut’un gönderdiği gün batımı fotoğrafı bu yüzden hemen ilgimi çekti. Ayrıca sudan yansıması sebebiyle sanki iki tane güneş varmış gibi ilginç bir görüntü de ortaya çıkmış.
Fotoğraf genel olarak oldukça iyi bir kare. Yumuşak tonlar, uzayıp giden gölgeler, yerinde bir ışık ayarı ve en önemlisi netliğinde problem olmayan bir fotoğraf. ‘Bundan iyisi Şam’da tatlı’ diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü gözüme fotoğrafın orta kısmında, deniz kenarında bankta oturan yaşlı iki insan çarpıyor. Keşki diyorum o iki insanı ne yapıp, ne edip karemizde daha ön plana alacağımız bir düzenleme yapabilseydik diyorum. Batan güneşle birlikte yaşlı iki insan sizce de çok şey anlatmaz mıydı?
. Emine Coşar’ın fotoğrafı, takvim ve ağaç yaprakları arasındaki ilişkiye dikkat çekmek için iyi düşünülmüş bir fotoğraf. Ağaç yapraklarının ‘zamanı gelince birer birer döküldüğü gibi zamanda akıp gidiyor’ kurgusu yerinde bir düşünce. Fotoğraf da genel olarak net ve ışık ayarı da iyi. Ayrıca eskiyene vurgu yaptığı duygusuna anlatması bakımından oldukça uygun bir renk tonlaması kullanılmış.
Ancak şu hatırlatmaları da yapmak gerekiyor. Özellikle deneysel fotoğraflar çekerken birçok ayrıntıya dikkat etmemiz gerekiyor. Burada belki de uygun bir yer bulunamadığı için çok zorlama bir fotoğraf çekmek zorunda kalmışız. Bu tür kareler çok daha doğal olmalı. İlk başta yerdeki yapraklar çok örselenmiş, çiğnenmiş ve hâliyle görselliği kaybolmuş yapraklar. Bunun yanında takvim ve ağaç yaprakları göze hoş gelmeyecek şekilde yerleştirilmiş. Takvim yapraklarını biraz daha özenli, arkaya doğru dağıtıp, eğilerek daha derinliği olan bir fotoğraf çekebilirdik. Böylece hem fotoğrafımızın görselliği artar hem de zaman vurgusunu daha geniş bir alanda anlatabilirdik. Denemeye devam…
. Mahmud Sami Yücel dergimizin ilk sayısından beri düzenli fotoğraf gönderen sıkı bir takipçimiz. Yakın ilgisinden memnunuz.
Çok güzel fotoğraflar gönderiyor. Ancak biz onun bu güzel fotoğraflarını görmemezlikten gelerek bu sayımızda daha çok eleştiri yapacağımız bir fotoğrafını sizlerle paylaşmayı uygun gördük.
Mahmud Sami, bu yazıları şahsına yazılmış özel bir mektup gibi değerlendir. (Tabii diğer okuyucularımızda bu yazılanlardan hisse kapmaya baksınlar!) Biraz daha gayretle bir kademe ileriye geçmen mümkün. Fotoğrafçı için iyi bir bakış açın var. Konu sıkıntısı çekmiyorsun. Ayrıca çoğunlukla hep birçoklarının ulaşamadığı özel yerleri çekiyorsun. Bunlar senin için güzel imkânlar. Belki ilerilerde bu yerlere gitme imkânın olmayacak. O yüzden fotoğraf çekerken, ‘belki buraya bir daha gelemeyeceğim. O yüzden buranın en güzel fotoğrafını nasıl çekerim?’ gayretiyle fotoğraflarını çek. Ona göre kadrajı oluştur, ona göre ışık ayarlarını yap, ona göre net ve estetik fotoğraflar çekme derdinde ol. (Yeri gelmişken buradan M.L. Arslan Bey’in dert çağrısını da unutma!) Bu yerin en güzel, en akılda kalan, tarihe mal olacak fotoğrafını ben çekeceğim gözüyle bakarsan gerçekten çok güzel fotoğraflar çekeceksin... Senin şahsında herkese buradan güzel fotoğraf çekmeyi şöyle formüle edelim. En güzel fotoğrafı çekmenin yolu: Bu kareyi bir daha çekemezsem duygusu seni endişelendirmeli, heyecanlandırmalı ve en iyisi için araştırmaya sevketmeli.
Bu fotoğraf eğer bu endişeyle çekseydin eminim ki, kemerin sağ tarafını kesmez ve bize yapının nasıl bir şeye benzediğini simetrisini bozmadan gösterirdin. Belki aceleye geldi, belki zamanın dardı, belki seni bekleyenler vardı. Ama bütün bunlara rağmen yapıyı bize arkadaki duvarla birlikte tam göstermeliydin. Mesela ben bu fotoğrafı ilk gördüğümden beri şunu merak ediyorum: ‘Acaba sola giden dar yol gibi, sağa giden bir yol var mı? Ayrıca arka duvarda ayna gibi asılı duran şey, ayna mı, bir pencere mi?’ Herhalde bizi bu kadar meraklandırmaya hakkın yok değil mi? Neyse bunlar biraz da işin latifesi ama senden bizi merakta bırakmayacak, en güzel kareyi çekme derdiyle süslediğin fotoğraflarını bekliyoruz.