İngiliz Müslümanları, 11 Eylül’den sonra itildikleri “meşruiyetlerini ispat” kıskacında özgün gayretler sergiliyorlar. Son örnek “Beni Müslüman Yap” isimli bir TV programı. Bir nevi İslami BBG yani. Programın mucidi Ecmel Mesrur isimli bir din görevlisi. “İslam İngiliz toplumunun ahlaki alt yapısını onarabilir mi” şeklindeki bir sorudan yola çıkan program Channel Four’da gösterilmiş.
Mesrur, azınlıkların az yaşadığı, dolayısıyla da İslami bir hayat tarzına yabancı bir bölgeden altı İngiliz seçmiş ve bunlardan üç hafta boyunca İslami kurallara göre yaşamalarını istemiş. Örneğin, evlerine domuz eti, alkol, müstehcen yayın ya da kıyafet gibi haram hiçbir şeyin girmesine müsaade etmemiş. Beş vakit namaz kılmalarını, oruç tutmalarını ve İslami usullere göre giyinmelerini istemiş. Karşı çıktıklarından iknaya çalışmış. Peki sonra ne olmuş? Pek değişen bir şey olmamış aslında. Üç haftanın sonunda program bittiğinde herkes eski hayatına dönmüş. Dönmüş ama geride canlı bir tartışma konusu kalmış: “Bu program faydalı mı oldu zararlı mı?”
Herhangi bir TV programı ile ilgili tartışmalar seyretmeyenler için anlamlı gelmeyebilir ama “Beni Müslüman Yap” ile ilgili tartışmalar hepimiz için anlamlı. Özellikle bir seyircinin blogunda yer verdiği dikkatini çeken iki sahne ile ilgili eleştirisi, seyretmesek de programın “çağdaş problemlerimiz” hakkında ilginç açılımlar sunabileceğini gösteriyor.
Birinci sahnede bir İngiliz mühtedi, programa katılan altı İngilizden birisi ile –ki kendisi modellik yapan bir bayan- islami usullere göre giyim alışverişine çıkıyor. İngiliz Müslüman, modele alacağı elbiseleri gösterirken ölçüleri de anlatıyor. Elbiseler vücut hatlarını belli etmeyecek, saçları açıkta kalmayacak, boyun gözükmeyecek vd. Ama seyircinin ifadesine göre bunu söyleyen Müslüman bayanın hem boynu açıktaymış hem de vücut hatları belli oluyormuş. Seyirci haklı olarak şunu soruyor: “Örnek olacak insanın önce kendisinden başlaması gerekmez mi?”
İkinci sahne daha ilginç. Katılımcılardan birisi eşcinsel ve ona rehberlik yapan Müslüman kardeşimizin ilk işi arkadaşı bu yanlış seçimini düzeltmek. Nasıl düzeltmeye çalışıyor dersiniz? Şöyle: Ona bir bayan arkadaş arıyor. Eğer güzel bir bayanı ikna edebilirse, eşcinsel katılımcının cinsi tercihini değiştirebileceğine inanıyor. Burada konuşulacak epe malzeme var ama biz seyiricinin yorumunu aktarmakla yetinelim. Seyircimiz, rehberlik yapan Müslümanın ulu orta bir bayan aramasının ne kadar İslami olduğunu söylüyor ki bana da mantıklı geldi.
“Beni Müslüman Yap” son tahlilde İslam’la ilgili ön yargıları kırmayı amaçlayan bir program olarak tasarlanmış ama dinin sadece muamele kısmına odaklandığı ortada. Yani programda sadece yapılacaklar ve yapılmayacaklar var. Dinle kurduğumuz o kalbi irtibat ve sadece bize anlamlı gelen şahsi –ve de subjektif- anlam neredeyse denklem dışı. Bu takdirde “İslamlaşma” insanları zorla bir takım ritüellere zorlamaktan başka bir anlam ifade edebilir mi diye düşünmeden edemiyoruz. Bunun sonucunun ise ortalama bir İngiliz’in mantığında neye karşılık geleceği az çok belli: “Beni Müslüman Yap(ma)”.
Bazen “Sadece Kur’an’ımız var bizim, alın buyurun” desek, çok daha doğru bir iş yapacakmışız gibi geliyor bana. Bugüne kadar gelen varsa –Yusuf İslam mesela- onunla gelmiş çünkü.