
Gerçek Allâh dostları, Hak Teâlâ’nın yüce sıfatlarının tecellîlerine mazhar olarak kendi irâdelerini O’nun irâdesine teslim ederler. O’nun her irâde ettiğinin yerli yerince olduğunu bilirler. Buna yürekten inanırlar ve etrafindaki insanları bu yolda istikâmetlendirip aydınlatırlar. Bu meyanda şu misâl ne kadar hikmetlidir:
Sünbül Sinan Hazretleri birgün mürîdlerine sordu:
“– Evlâdlarım! Faraza Cenâb-ı Hak şu kâinatın sevk u idâresini size verse ne yapardınız?”
Her mürîd bir şey söyledi. Kimi:
“– Bütün kâfirleri yok ederim!”
Kimi:
“– Bütün içki içenleri ortadan kaldırırım!”
Kimi de:
“– Bir tane sigara içen bırakmam!” şeklinde uzayıp giden cevaplar verdiler. Mürîdlerin arasında bulunan ulemâdan Muslihiddin Efendi ise hiçbir cevap vermeden susmaktaydı. Şeyh Hazretleri, bu defa ona dönerek:
“– Evlâdım! Ya siz ne yapardınız?” diye sordu.
Muslihiddîn Efendi pür-edeb şöyle cevap verdi:
“– Efendim! Hâşâ Cenâb-ı Hakk’ın irâde ve idâresinde bir noksanlık mı var ki, gayri bir şey düşünüp dileyeyim? Cevabım, sadece her şeyi aynen O’nun yaptığı gibi devam ettirirdim, demekten ibarettir.”
Bu cevaba pek memnun olan Sünbül Sinan Hazretleri:
“– İşte şimdi iş merkezini buldu!” buyurdular.
O günden sonra Muslihiddin Efendi, “Merkez Efendi” olarak anıldı ve üstâdı Sünbül Sinan Hazretleri’nden sonra mânevî emânet ona verildi.