Salih Eroğlu
Yazar (muharrir) diye bildiğimiz ve yazmak fiiliyle iştigal eden kimi zevat vardır. Bu zevatın hakkında bir fikre sahip olmadığı konu yoktur :) Her konu hakkında konuşabilirler yani. Size etraflı nutuklar çekip, kalemleriyle kelam ederler.
Nasıl ki dolmayan kap taşmazsa bu taifenin de fizik kanunları gereği dolmaları gerekir. Bu yüzden de bu kimseler her kitabı okur, her hadiseyi inceler, her insanı süzerler.
Bir de okur (kari) diye bildiğimiz ve okumak işiyle iştigal eden zevat vardır ki bunlar muharrirlere göre kahir ekseriyeti teşkil ederler. Ancak bu taife, okumak eylemini okuldan/işten dönünce akşamları ve hafta sonları yapabilmektedirler.
Bu yüzden okur kısmı yazar kısmına nazaran her kitabı okuyabilemez; daha doğrusu okumamalıdır da.
- Hey adamım, isteyen istediği kitabı okur. Niye milletin işine karışıyorsun yahu?
- Karışırım kardeşim! Karışmayacak olsaydım bu yazıyı yazmazdım. Sen de benim işime karışma da rahat rahat yazalım şu yazıyı.
Evet, nerede kalmıştık? Bak insanın kafasını karıştırıyor böyle kimseler...
Niye her kitabı okumamalıdır?
Çünkü zaman azdır, ömür kısadır ve hayat fanidir. Bir kişinin en iyi ihtimalle haftada bir kitap okuyabildiğini düşünürsek (ayda 4, senede 52) bu kişi 60 yılda takriben 3000 kitap okuyabilmektedir. Düşünsenize: topu topu 3000 kitap!..
Şimdi biz, bir insan her kitabı okusun dersek ne olur düşünebiliyor musunuz? Bu 3000 rakamının içini ahmak yazar müsveddelerinin yazdığı ve en az kendileri kadar lüzumsuz olan kitapları dolduracaktır. Öte yandan bu rakamın bilmem kaç misli ve her biri paha biçilmez hazine değerinde olan kitaplar okunmayı beklerken...
Olaya bir başka açıdan bakalım: Mevlana Hazretleri, Mesnevisinde Hz. İsa’nın ahmak bir kişiden kaçışını hikâye etmektedir. Niye ahmaktan kaçtığını ve bir sürü mucizelere sahip olduğu halde niçin ahmağı tedavi edemediğini soran adama da şöyle bir cevap vermektedir Hz. İsa:
"Teni eşsiz örneksiz yaratan, canı ezelden halk eden Tanrının tertemiz zatına ant olsun. Onun pak zatiyle sıfatları hakkı için felek bile yenini, yakasını yırtmış, ona âşık olmuştur. O afsunu, o İsm-i Azam’ı köre okudum, gözleri açıldı; sağıra okudum, kulakları duydu. Taş gibi dağa okudum, yarıldı göbeğine kadar hırkasını yırttı! Ölüye okudum dirildi. Hiçbir şey olmayan vücudu bulunmayan şeye okudum, meydana geldi, bir şey oldu! Fakat ahmağın gönlüne yüz binlerce kere okudum, fayda vermedi. Mermer bir kaya kesildi, ona tesir bile etmedi. Adeta kuma döndü, ondan bir şey bitmesine imkân yok!"
Sözü getirmek istediğimiz nokta şudur: Ahmak kişilerden nasıl kaçmak gerekirse onların kitaplarını okumaktan da aynı şekilde kaçınmak gerekir. Bu yüzden de "her" kitabı değil, "er" kitabı okumak gerekir.
Söz, Konfüçyüs`ün bir duasıyla sükûta ersin:
"Allah`ım, Senden kitap dolu bir ev, çiçek dolu bir bahçe istiyorum"