İslam Online güzel bir site. Arapça ve İngilizce yayın yapan bu sitede özellikle gençlerle ilgili diyaloglar ve forumlar ilgi çekici. Geçenlerde buradaki forumlardan birisine göz atarken Ahmed adlı bir Afgan gencinin sorusu dikkatimi çekti. Ahmed’in ailesi iki sene önce Afganistan’dan ABD’ye göç etmiş. Oğullarının İslami eğitimi konusunda titizlenen anne baba sitedeki aile danışmanına ne yapabilecekleri konusunda sorular yöneltmişler. Çünkü Ahmed, anne babalarının giyim, davranış ve ibadetler konusundaki taleplerini yerine getirmekte isteksiz davranıyormuş. Bir müddet sonra ebeveyninin girişimlerini Ahmed farketmiş ve tabiri caizse onları kendi silahları ile vurmaya karar vermiş. Nasıl mı? Tutmuş aynı danışmana o da bir soru sormuş. Şu cümleler onun: “Annemle babamın deva diye gördükleri şeyi kendileri için kullanmaya karar verdim. Umarım onlara bazı hissiyatımı aktarabilirsiniz.” Ahmed’in yakınması uzun. Aşağıya bazı ifadelerini alıyorum. Aile ile çocuk arasında, çağdaş dünyada herkesin karşılaşabileceği tipten bir inanç problemini yansıtan bu cümleler üzerinde hepimiz düşünelim diye... Şöyle diyor Ahmed:
“Dürüst olmak gerekirse, bu Müslümanlık işini kökten bırakmaya hazırım. Herkes İslam hakkında konuşuyor, görüntüde İslami kıyafeti olan -benim gibi- bir dolu insan var ama İslam hakkında kamuoyunda müspet bir çalışma yok. Medyadan ve bu Ortadoğu muhabbetinden artık gına geldi. Niye insanları kendi hallerine bırakmıyorlar, barış içerisinde yaşamıyorlar ve didişmeyi bırakmıyorlar? Komşum Bobby’nin Hıristiyan olması beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Niye ilgilendirsin ki? Şu an kızgınım, gerçekten ama. Şunu bilin ki bundan elli sene sonra, İslam gençliği bir devrim yapacak. Siz eski kafalılar bize baskı yapıyorsunuz ve bu bizi sosyallik anlamında bitiriyor. Bizi başarısız yaptınız. Yeterince gayret göstermediniz ve şimdi bedeli biz ödüyoruz. Bir takım Batı değerlerine uyum sağlamada o kadar korkaksınız ki Batı dediklerinde Doğu’ya gitmekten başka bir şey söyleyemiyorsunuz. Bilirsiniz ki Yahudiler, Musa’nın her sözüne itibar ederlerdi ama Allah’ı hiç anlamadılar. Siz hukuku sömürüyor ve komşularınıza iyi muamele etmiyorsunuz. Bundan bıktım artık. Anne ve babamdan nefret ediyorum ve ben neden hala burada kendimi paralıyorum, bilmiyorum.”
Danışmanın Ahmed’e verdiği cevap da ilginç. Sabır, affetmek ve anne-babanın önemine dair nasihatlerden oluşan bu cevapta Ahmed’in kızgınlığını anlamaya çalışan bir sağduyu hakim. Bir de İslam’ın doğusunun batısını olmayacağına, bizatihi hakikat olduğuna dair o nefis tespit... Batı ile yüzleşen her geleneksel toplumun önünde kültürel bir gerilim ve çatışma muhakkak olacak. Dinin, milletleri ve kültürleri aşan boyutlarının, çağlar üstü mesajının tam da ihtiyaç duyulduğu alan işte burası. Ahmed’in bahsettiği devrim, batıyı körü körüne taklit etmek değilse işte tam da böyle bir devrim olacak. Din diye zannettiğimiz kültürel unsurların yerine, her millet ve her ülke için geçerli, çağlar üstü prensipler çağdaş dünyanın anlayabileceği bir formda ifade edilecek. Edilecek diyorum, çünkü bu şu an yapılıyor değil.