
A. Yasin Demirci
Filistin’in İsrail tarafından işgalini ünlü düşünür Edward Said “yüzyılın en uzun işgali’ diye tanımlar… En uzun ve aynı zamanda en yıkıcı işgal… Uluslararası resmi rakamlara göre dünyadaki her dört mülteciden birinin Filistinli olması bu işgalin ne denli yıkıcı olduğunu göstermesi açısından önemli bir kriter. İlk işgal ile başlayan sürgün günümüze değin sürmüş ve bugün toplam Filistinli nüfusunun % 70’nin mülteci konumuna getirmiştir. Sürgünde doğan ikinci ve üçüncü nesil Filistinliler gerçekten zor şartlar altında hayatta kalma mücadelesi vermişler ve hala veriyorlar.
Mülteci kamplarında ölüm-kalım mücadelesi veren binlerce Filistinli, yaşadıkları acılarla dolu hayatTan uygar dünyayı haberdar edebilmek için yoğun bir çaba sarf ediyorlar.
Lübnan, Filistinli mültecilerin en yoğun olduğu ülkelerin başında geliyor (400 bin). Lübnan’daki mülteci kamplarındaki Filistinli bir grup genç, yokluk, sefalet içindeki hayatlarını dünyaya duyurabilmek için farklı bir yol deniyorlar; Rap müzik.
Yirmili yaşlardaki beş Filistinli genç “Beşli Tabur” ismini verdikleri grupları ile barınaksız, elektriksiz, susuz, eğitimsiz velhasıl yokluklarla dolu hayatlarını şarkı sözlerine dökerek yaşadıkları acılardan dünyayı haberdar etmeye çalışıyorlar. Grup elemanlarının kendilerine verdikleri isimlerde Filistin direniş literatürüne uygun cinsten; Mesela Yusri’nin grup içindeki lakabı “Molotof”, Tarık’ın ki “Kasap”! Grup, Rap, müziğin temposuna uyarlayarak söylendikleri şarkılarında şöyle sesleniyorlar dünyaya:
“Hayır hayır hayatımız iyi, değil aksine sefalet içinde.
Dünyaya sesleniyor ve diyoruz ki bizi bu sefil hayatı yaşatanlara dur deyin.
Biz de isteriz ‘seviyorum, o da beni seviyor, hayat çok güzel’ sözleriyle şarkı söylemeyi. Ama yaşadıklarımız öyle değil”