
Ayet-i kerimeyi biliyoruz: “İki denizi salmıştır, birbirleriyle birleşiyorlar. Aralarında bir engel vardır, birbirlerinin sınırını aşmıyorlar.” (Rahman, 19-20) İşte kutsal topraklarda sanki böyle iki ayrı deniz var. Denizlerin birisi alışveriş merkezleri, diğeri de Mekke’de Allah’ın evi ya da Medine’de Peygamberinin mescidi. İki farklı dünya. Birinden diğerine geçenin aralarındaki farkı farketmemesi imkansız. Biri alabildiğine maneviyat, ruhaniyet ve öteler esintili, diğerinde ise güneşin battığı yerden esintiler. Haram bölgeler oralar, ama küresel markaların –birkaç aşınmış, göstermelik düzenleme dışında- o her kültürü ve inanışı aşan standartları orada da mevcut. Hangisine ait olunduğu tam kestirilemeyen dünyalar yan yana yaşıyor. Birbirlerinin sınırı aşmadan hem de... İkisi de içimizde bir yerlerde hükmünü sürdürdüğünden midir nedir? Nedir bu işin sırrı, nedir hikmeti?