Mustafa Emin Büyükcoşkun
Çocuklarını sosyalist dönemde geçiren, gençliklerini ise dağılmanın ve savaşların çalkantısı içerisinde yaşayan Balkan gençleri her şeye rağmen kimliklerini koruma ve varlıklarını sürdürmeye uğraşıyorlar. Bu mücadelelerindeyse yüzyıllarca idaresi altındaki milletlere adalet ve refah sağlayan Osmanlı’nın torunlarının omuzdaşlıklarına ihtiyaçları var.
Geçtiğimiz ay İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Ramazan kampanyası vesilesiyle Kosova ve Makedonya’yı ziyaret ettik. Kosova’nın Prizren ve Priştina, Makedonya’nın ise Üsküp, Kumanova ve Kalkandelen şehirlerinde yetimlerle iftar ettik, onlara Türkiye’li kardeşlerinden gelen okul ihtiyaçlarını teslim ettik. Çatışmaların ve etnik gerilimlerin eksik olmadığı Balkan’da ümmetin mahzun yüzlü evlatlarıyla hasret giderdik. Bu seyahatten de dağarcığımıza düşen kimi izlenimleri sizlerle paylaşalım istedik.
Kosova’da 1999 yılında gerçekleşen savaş hala hafızalardaki tazeliğini koruyor. Birleşmiş Milletler’in mandası altında yönetilen ve hala istikrara kavuşamayan ülke. Ülkenin bağımsızlığı konusunda Temas Grubu’nun yaptığı müzakereler 10 Aralık’ta sona erecek. Ne var ki Rusya’nın veto yanlısı tutumu nedeniyle müzakerelere iyi gözle bakılmıyor. Öyle ki Kosova’nın muhtemel bir tek taraflı bağımsızlık ilanı halinde Bosna benzeri bir trajedinin yaşanmasından endişe ediliyor. Yani ülkenin geleceği pek de aydınlık değil, tıpkı jeneratör gürültülerinin eksik olmadığı geceleri gibi. Halen ciddi altyapı sorunlarının yaşandığı Kosova’da elektrik dağıtımı sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilemiyor. Elektrik sıkıntısı gündelik hayatı ve sanayiyi olumsuz yönde etkiliyor. Kosovalıların günlük yaşantılarının bir diğer vazgeçilmezi ise BM’ye bağlı olarak görev yapan KFOR. (Kosovo Force- Kosova Barış Gücü) Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkeden askeri bünyesinde barındıran KFOR Kosova’nın dört bir yanında konuşlanmış durum. KFOR amblemli jipler, zırhlı araçlar ve kamyonlar Kosova’da trafiğin vazgeçilmez unsurları arasında.
Kosova’da Müslüman gençler boş durmuyor çalışıyorlar. Prizren’de ilk teravih namazını Sinan Paşa Camii’nde kıldıktan sonra nehir boyunda kısa bir yürüyüşe çıktığımızda, ellerinde kostik dolu kovalarla haldır haldır afişleme yapan bir grup gence rastladık. AKEA derneğine mensup arkadaşlar ramazan vesilesiyle düzenlenen bir kumanya dağıtımı kampanyasının afişlerini asıyorlarmış. Merkezi Prizren’de bulunan AKEA derneği spor müsabakaları, eğitim çalışmaları, kültürel aktivitelerle oldukça gayretli bir örgüt. Yaptıkları çalışmalarla ciddi bir kültürel yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıya olan Kosovalı gençleri koruyor ve kolluyorlar.
Gezimiz boyunca dikkatimizi çeken bir diğer noktaysa Kosovalı gençlerin giyim kuşamları oldu. Okullarda üniforma zorunluluğunun olmadığı Kosova’da liseli gençler rahat giyimleriyle dikkat çekiyorlar. Ne var ki bu rahatlıkları İslami sınırların oldukça dışında seyretmekte. Tesettürlü gençlere rastlamak oldukça zor. Bu durum Kosova’lı Müslümanların ve bilhassa gençlerin ciddi bir desteğe ihtiyacı olduğunun da göstergesi. Türkiye’den ve İslam coğrafyasının çeşitli yerlerinden pek çok yardım kuruluşu Kosova’da farklı farklı sahalarda faaliyet gösterse de, devletler düzeyinde bir ilişki sağlanmadan ciddi bir etki yaratmak biraz zor. Umarız TİKA gibi kuruluşların öncülüğünde zaman içerisinde bu noktada da adımlar atılır.
Prizren’den Üsküp yaklaşık iki saat sürüyor. Yapay sınırlara bölünmüş Balkanlar’da pek çok ülke arasında mesafeler ortalama bu miktarda. Ne var ki bu coğrafi yakınlıklar siyasi ayrılıkları engellemeye yetmiyor. Nüfusunun yaklaşık %40’ını Arnavutların oluşturduğu Makedonya’da Türkler ve Boşnaklar da hesaba katıldığında ülkenin neredeyse yarısının Müslüman olduğu görülüyor. 1991’de Yugoslavya’nın dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Makedonya’da 2001’de yaşanan çatışmaların ardından Arnavut toplumuna verilen hakların fiiliyata geçmemesi gerginliği tırmandırıyor. Kosova’nın statüsünün belirsizliğini koruması da mevcut durumu daha da kritik bir hale getiriyor.
Yönetimi büyük oranda Ortodoks Makedonların elinde bulunan Makedonya’daki Müslümanlar kimliklerini muhafaza noktasında oldukça kararlılar. Nitekim bu durum gündelik hayatta da kendini belli ediyor. Ziyaret etme fırsatını bulduğumuz Üsküp, Kalkandelen (Tetova) ve Kumanova sokakları Anadolu şehirlerini aratmıyor bizlere. Genç kızlar arasında tesettürün oldukça yaygın olduğu Makedonya’da, etnik baskılar Müslümanları daha sıkı ve güçlü bir duruşa sevk ediyor.
Kumanova’da 2001 yılında yaşanan çatışmalarda anne veya babalarını kaybetmiş yetimlerle yaptığımız iftarın ardından FRI derneğinin lokaline geçiyoruz. Gençlere yönelik çeşitli eğitim ve kültür faaliyetleri düzenleyen bu FRI’nin yeni açılan lokalinde kahvelerimizi yudumlarken Makedonyalı gençlerle de sohbet etme imkanı buluyoruz. Mimarlıktan enformasyona, iletişimden grafiğe pek çok farklı dalda lisans ve yüksek lisans öğrenimi gören gençler oldukça birikimli ve dinamikler. Yaptıkları çalışmalar da bu doğrultuda hızla ilerlemekte. Bu da bizleri ümitlendiriyor. Üsküp’te ziyaret ettiğimiz bir başka gençlik derneği olan Vizyon ise oldukça şık ve fonksiyonel bir şekilde tasarlanmış cafesi ve kitaplığıyla daha kapıdan girer girmez insanı cezbediyor. Ağırlıklı olarak kültürel faaliyetlerde bulunan Vizyon derneği Üsküplü gençler için hoş bir buluşma noktası niteliğinde.
Etnik gerilimler ve çatışmalar hiç bitmese de Balkanlar değişiyor ve gelişiyor. Bir kısmı AB’ye girmiş, kalanı da girme telaşında olan Balkan ülkeleri 1991’de Yugoslavya’nın dağılmasıyla beraber giriştikleri kalkınma mücadelesinde ağır aksak da olsa ilerliyorlar. Bu süreçte hala bağımsızlığı ve statüsü muğlak olan ülkeler bulunsa da insanlar bir şekilde yollarına devam etmeye çalışıyorlar. Çocuklarını sosyalist dönemde geçiren, gençliklerini ise dağılmanın ve savaşların çalkantısı içerisinde yaşayan Balkan gençleri her şeye rağmen kimliklerini koruma ve varlıklarını sürdürmeye uğraşıyorlar. Bu mücadelelerindeyse yüzyıllarca idaresi altındaki milletlere adalet ve refah sağlayan Osmanlı’nın torunlarının omuzdaşlıklarına ihtiyaçları var. Kimlik savaşlarının en çetininin kültürel sahalarda yaşandığı göz önüne alınırsa Balkan gençlerinin en çok bu alanda yapılacak çalışmalara ihtiyaç duyduklarını kestirmek zor olmaz. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi…