Radyo Televizyon Üst Kurulu zaten tüm televizyon programlarını izliyor. Toplum da neredeyse tüm programları izliyor. Halkımız Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun tutumunu da izliyor. Biri de tüm insanlığın tutumunu izliyor. Gerçek yarışma burada olmalı galiba. Tüm insanlığı izleyebilenin izlediğinin bilincinde olarak yarışmalıyız o halde. Ama onun bizim karizmamıza bakmadığına emin olabiliriz.
Lisedeydim raporluydum hastalıktan değil vallahi össden. Dershaneye de gitmek istemiyordum. Puanlarım iyiydi. Kim giderdi bu yağmurlu havada. Annemde bir çay koyardı ve kuzine sobamıza patatesle soğanı ben atardım maksat çay faslı uzasın. Niye? Televizyonda yepyeni bir program var. Adı ne? Biri Bizi Gözetliyor. Tövbe tövbe hiç işi yok mu bu birinin. Ne biri ne beşi uyuttular milyon yetmişi. Nereden çıktı bu yarışma? Kriz döneminden geçen bir ülkede ekonomi bakanı ithal edilir de yarışma ithal edilemez mi? Biz de hemen ithal ettik yarışmamızı.
Biz ailecek Eray’ı tuttuk. Güya Eray namaz kılıyormuş. Ya hu namaz kılan adamın ne işi var yüz gün beynelmilel yaşamla? Bunda da hikmet vardır şüphesiz. Kriz döneminde uyuduk hepimiz. Ekonomiyi unuttuk yarışmanın sayesinde. Neyse kavga gürültü yarışma bitti. Sonunda kazanan kazandı parasını yapan yaptı reklâmını ve yarışma mezarlığına birkaç artçısının ardından gömüldü diye düşünürken bu yarışma halkımızı bezdiren onlarca yarışmaya gebe oldu. Dokun bana, gelinler kaynanalar, damatlar kayınçolar, aslanlar kanaryalar, güzeller dahiler hatta bunları eleştiren anne ben manyak oldum gibi programları da düşünürsek mezarlıkta yer kalmadı. Günlerce gündemimizi işgal ettikleri yetmezmiş gibi yarışmaların tekrarları yapıldı. Bu yarışmalardan şimdi adı sanatçı diye anılan bir sürü insan mezun oldu. Ama ilki hep güzeldir. Biri bizi gözetliyor evinin kedisi dâhil yaşayan tüm canlıları milleti etkilemeyi başarmış ve o sıkıntılı dönemde ekonomik krizi unutturabilmişti. Bunların hepsi olmasına oldu lakin şimdi aynı program efsane geri döndü şeklinde lanse ediliyor. Destek mi olmalı köstek mi olmalı buna herkesin hür iradesiyle karar vermesi taraftarıyım. Şimdi korkuyorum yeniden bir yarışmanın gündeme gelip oturmasından. Niye? Çünkü bilin ki bir yarışma gündemdeyse memlekette kriz var. Bu yarışmanın orjinalinin geldiği yerde de mi kriz vardı? Hayır, yoktu ama burası Türkiye. Olmaz olmaz dememek lazım.
Toplum olarak aptal kutuya karşı bilinçli olmalıyız. Biz izlemiyor olabiliriz ama bizden birileri mutlaka izliyordur düşüncesiyle yaklaşmalıyız. Ve son dönemde Rtük büyük bir çabanın içerisine girdi. Mesela 8. sınıf öğrencileri için seçmeli medya okuryazarlığı dersi getirildi. Bunu milletimizin medyadan gelen mesajları daha iyi algılayabilmesi ve bu mesajların niteliğine göre doğru tepkiyi verebilmesi için koyduklarını düşünüyorum. Bizim okurlarımız arasında 8.sınıfa gidenlerin sayısı çok az olabileceği için ben Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun santral numarasını buraya yazayım numarayı ezberlemek kolay bir kere okumak yeterli. 0.312.297 50 00
Şimdi bu numarayı verdik diye yukarıda mazisine hafifçe değindiğimiz Biri Bizi Gözetliyor programı hakkında önyargıya düşüp Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun telefonlarını hemen aramaya kalkmayalım. Program efsane geri döndü şeklinde reklâm edilse de içeriğinde çokça değişiklik var. Evet, birbiriyle tanışmayan insanlar ilk kez aynı evde kalacak yine bu bizim toplumumuzun geleneklerine aykırı bir şey yalnız televizyonda gösterilen programların yüzde kaçı bizim toplumumuzun geleneklerine uygundur bunu da düşünmek lazım.
Program yeni dönemde Biri Bizi Gözetliyor evinden çok kişisel gelişim evi şeklinde olacak diye anlatılıyor. Bunun ilklerini de yaptılar. İngilizce seviye tespit sınavları, kişisel gelişim seminerleri sabah sporu yapma mecburiyetleri, kitap okuma zorunlulukları gibi. Bunlar fena gelişimler değil aslında. İzleyenler de etkilenip bunlardan istifade edebilir. Milletimizden birileri kalkıp kitap okuyabilir birileri sabah sporuna başlayabilir bunlar kötü şeyler midir? Hayır elbette. Ama programın geleceği korkutuyor beni. Düşünsenize ilk haftadan dedikodular kamplaşmalar başlamış bile evin içinde. Programın stüdyosuna katılan halkımızın tavırları sevinçleri gözyaşları yanlış enerji birikimi olarak gözüküyor. Bu enerjileri neden daha faydalı alanlara kanalize edemeyiz diye düşünüyor insan. Bu tür yarışmaların kaderi genelde bellidir. Yarışmayı bir erkek kazanır. Bu dönem kim kazanır? Mesela 01Mustafa. O zaman niye izleyelim ki yarışmayı? O herkesin kendi bileceği iş. İzleyen izlesin ama bilinçli izlesin. Yarışmadaki karakterler diyaloglar bir şeylere ilham olabilsin beynimizde.İlham demişken bu yarışmanın ilham kaynağı kim olabilir? Bu yarışmanın ilham kaynağı aslında bellidir. George Orwell’in 1984 kitabı.
Konumuz Biri Bizi Gözetliyor programıyken 1984 romanı nereden çıktı demeyin. İnsanlara sürekli izlendiğini düşündürten bu romanda partilerin ve ülkelerin etkin tutumları vardır. Mesela konuşulan dildeki sözcük sayısını yönetebilirler ekranların sayesinde. Günde ortalama 300 kelimeyle hayatını geçindiren bir milletiz ki diyebilirsiniz daha ne kadar daraltabilirler dilimizi? Ama bundan birkaç yıl önce 600 civarındaydı kullanılan kelime sayımız. Sanırım tek bir kelime kalana kadar bu böyle gider. O bir kelime de herkesi gözetleyenin ismi olabilir. Sonuçta Radyo Televizyon Üst Kurulu zaten tüm televizyon programlarını izliyor. Toplum da neredeyse tüm programları izliyor. Halkımız Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun tutumunu da izliyor. Biri de tüm insanlığın tutumunu izliyor. Gerçek yarışma burada olmalı galiba. Tüm insanlığı izleyebilenin izlediğinin bilincinde olarak yarışmalıyız o halde. Ama onun bizim karizmamıza bakmadığına emin olabiliriz. Yani bu yarışmanın şartlarını da öğrenmek lazım…