Çocukluğumda, kütüphanemizdeki siyah kaplı, kalın, üç çiltlik kitapların beni nasıl da cezbettiğini hâla unutmuş değilim. Üzerinde “gizli ilimler” yazıyordu. Düşünsenize, gizli olan bir şey var ve siz çocuk aklınızla bu gizli şeye sahip olmanın hazzını yaşıyorsunuz. Sanki çocuklar ellemesin diye en üst rafta bulunan bu efsunlu kitaplarda neler yoktu ki: Evde kalmış kızların kısmetinin nasıl açılacağından tutun kaybolan eşyanın nasıl bulunacağı, göz ağrısına çareden çocukların altını ıslatmasını önlemek için muskalara kadar akla gelebilecek her türlü şey... Merak uyandıracak başlıklarla hem de...
Beni, ablamı ve küçük kardeşimi ilgilendiren kısmı ise şüphesiz “burçlar” kısmıydı. Akşamları üçümüz bir araya geliyorduk ve burcumuzun özelliklerini okuyorduk meraklı gözlerle. Hem çok şaşırıyor hem de çok eğleniyorduk. Önce kendi burcumuzla ilgili yerleri okuyor ardından birbirimizin burçlarında neler yazıyor ona bakıyorduk. Çünkü bu sayede, çocukluğun da verdiği haylazlıkla birbirimizle dalga geçiyor, bak işte sen böylesin, sen şöylesin diyebiliyorduk. Aklımızca “gizli” bir eğlence bulmuştuk kendimize ve biz artık birisinin burcunu öğrenirsek onun tüm kişisel özelliklerini çözebilecektik. Zaten o kitapların gözümde büyümesine en önemli iki sebep, testere dişli ve o zamanlar başımın birazca büyük olmasını dile getirmesiydi. (Ablam ve kardeşimin benim burcumun özelliklerini okuduktan sonra “koca kafalı” diye dalga geçişlerini hâla tebessümle hatırlıyorum.) Birebir tutan bu bilgiler “vay be” dedirtmişti bana. Ve artık diğer çocukların ne olup olmayacağını, hangi zaafları taşıdıklarını bu kitaplara bakarak kolayca öğrenebileceğime duyduğum inançta hiçbir şüphe kalmamıştı.
Çocukluğun bitmesiyle burçlara olan ilgimin bittiğini söyleyebilirim hemen. Büyüdükçe, burçlarla ilgilenmeyi insanın kendisine hayali bir dünya kurmasına benzetmiştim belki de. Hatta bu konuda en eski ve önemli eserlerden sayılan Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri`nin Marifetname`si bile artık ilgimi çekmiyordu. Belki de biliçaltım bu tür şeyleri artık “ayakları yere basmayan şeyler” olarak telakki ediyordu, kim bilir.
Babillilerin gökyüzünü daire olarak kabul edip evlere ayırmasından sonra buralara burçlar yerleştiridiğini öğreniyoruz kaynaklardan. Gökyüzü haritasında olduğu gibi her bir burç, 30 derecelik bir bölüme yerleştirilmiştir. Burçlar, Koç Burcu ile başlar ve Balık Burcu ile biter.
Her insanın farklı zaviyelerden değerlendirdiği burç konusunda çok çeşitli araştırmalar, çok çeşitli yorumlar var. İnsanın varoluşundan bu yana bir şekilde yer etmiş tarih sahnesinde. Yıldızların yerlerine yemin eden Kur`an-ı Kerim`den tutun, en eski kitabelerde karşımıza çıkan bilgiler insanın gök ve gök cisimleri ile kopmaz bağını ve bu bağın meydana getirdiği çeşitli açılımları gözler önüne sermektedir.
Biz dosyamızda, bu kadim meselenin geniş çaplı bir incelemesinden çok, günümüz gençliğininin burçlarla ilişkisinin nasıl olduğunu, bu konuda gençlik olarak neleri bilip neleri bilmediğimizi ortaya koymaya çalışacağız. Konunun uzmanları bu çok sık dile getirilen yalnız pek bilinmeyen alana bir nebze olsun ışık tutacaklar.
Son olarak, Rasim Özdenören`in bir yazısında karşılaştığım şu cümleleri de konuyu çok güzel özetlediği için sizlerle paylaşmak istiyorum: “İnsanoğlu, elbette kendi cirmine oranlanmayacak ölçüde `büyük` işlerin üstesinden gelmek istiyor. Dünyayı boyunduruğu altına almak istiyor. Onun ilk merakı yukarılara, göğe, gözkyüzüne, uzaya doğru olmuştur. İlk geliştirdiği bilgiler de gökyüzüne ilişkin bilgiler olmuştur. O, daha kendisinin ne olduğunu, neyi bilip neyi bilemeyeceğini kestirmeden önce, ayın, güneşin, yıldızların mahiyetini öğrenmeye girişmiştir. Onun kendini merak etmeye başlaması, bilgisinin sınırlarının ne olabileceği üzerinde düşünceler geliştirmeye girişmesi daha sonraki, çok daha sonraki dönemlerin eseri olmuştur.”
Burçlar ne bizim ruhumuz ne kaderimiz ve ne de bize hükmeden ilahımızdır
Prof. Dr. Celal Yeniçeri, Marmara Ünv. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Kur`an`da burçların insan kaderi ve tabiatı üzerindeki etkisinden söz edilmez. Yıldızlardan ve burçlardan falcılık yoluyla hükümler çıkarmak ise Hz. Muhammed(s.a) tarafından şiddetle reddedilmiştir. Eğer güneş ailesindeki gezegen ve uyduların, bir kısım yıldız ve burçların insan tabiatı üzerinde bir takım etkileri varsa bunlar, falcılık usulleriyle değil ancak ilmi yollarla inceleme konusu yapılabilir. Kaderin ise ecrâm-ı semâviyye(yıldı, gezegen ve diğer uydular)ye bağlı hiçbir yanı yoktur. Burçlara Kur`an`da dört ayrı ayette yer verilişinin, mevsimlerin sayısıyla bağlantılı olma gibi bir hikmeti olabilir. Güneş, mevsimlere göre, belli burçların içindeymiş gibi görünür. Mevsim ve iklimlerin de insan üzerinde bir etkisinin olduğu açıktır. Bundan, burçların insan üzerinde etkileri olduğu hükmünü çıkarmak yanlış olur. Çünkü güneşin bir burçta görünmesi, aslında bir görüntü aldanmasından başka bir şey değildir. Her yıldız kümesi görüntüde bir burç oluşturur. Eğer biz, güneş ailesinin bütün üyelerini, uzak bir noktadan, bir arada görebilsek onları da bir burç gibi görürüz. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki burçlar ne bizim ruhumuz ne kaderimiz ve ne de bize hükmeden ilahımızdır.
"İnsanı tanıma" yolunda fikir verebilir
Hatice Keskin, Felsefe Mezunu
-Sizce burçlar ne ifade ediyor?
-Eskiler Allah`a isyan etmemek için kötü söyleyecek şeyler bulmuşlar. "Zalim felek", "Hain gurbet" vs. Şimdi de "Ali bencildir" diyemeyen X burcu insanı bencil olur, hiç sevmem vs. diyerek rahatlıyor. Zihnimizin bir kolaycılığı burçlara dair genellemelerle insanları yargılamak. Aksaklıklarımıza bahane bulmaya yarıyor bir de. Önyargılara mesnet olabiliyor yani. Yine de "İnsanı tanıma" yolunda fikir verebilir. Aidiyet ihtiyacına derman oluyor da olabilir. İnsanları sevmeye bahane arıyor da olabiliriz. "Nerelisin? Şuralıları severim dürüst olurlar" gibi sohbetlerin hizmet ettiği neyse aynı işe yarar burç muhabbeti. Ekseri geyik muhabbetine malzemedir vesselam. Aşağı yukarı budur benim için. Her yerde açmam konusunu, açmışsam alternatifini bulamadığımdandır (misafir gelip de konuşmaya konu bulamazsiniz da habire havalardan bahsedersiniz ya, onun benzeri bir durum) kısa tutmayı tercih ederim.
-Yeni tanıştığınız birinin burcunu merak eder misiniz?
-Tahmin ederim, tahminim çıkar mı diye sorarim da. Bir çeşit oyun benim için. Attım, bakalım tutturabildim mi oyunu :D o kadar bilmiyorum yoksa her burcu. İnsan 12 çeşit olamayacak kadar derin bir varlık. Burçlar sadece insan ilişkilerini kolaylaştırmak adına kullanılabilir, önyargılardan kaçınmak gerek.
-Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
-Dünyaya gelinen ana (ki çok özel bir şeydir. Kaderin şaşmaz denen 3 vaktinden biri) göre belirlenen bir şey olduğu için gereğinden fazla anlam yüklemeye meyyal olduğumuz bir konu bence. Bunu yazarken aklıma "israiliyat" kelimesi geldi, sözlüğe başvurdum. Çıkan ifade: "Zamanla hurafeye inkılâb etmiş"; daha güzel anlatamazdım. Yani asılsız bir şey değil ama dikkatli ya da uzak durulmasında fayda var. Eğlenceye dönüşmüş olması konusunda ("geyik muhabbeti" ya da "Fala inanma falsız da kalma") diye duymuşsunuzdur; malayani ya da küfre düşürücü olabileceği için sıcak bakmıyorum
**
Kimse bu konuları önem sırasında ilk sıralara koymamalı
Sümeyye Karaarslan, Marmara Ünv. Din Psikolojisi Yüksek Lisans Öğrencisi
-Burçlarla ilgili ilginç bir hatıranız var mı?
-Bir iş görüşmesinde, ciddi bir toplantıya başlamak üzereyken, işi bağlayacağımız şirketin patronu sormuştu burcumu. Gülerek baktım adama, ama gayet ciddiydi. O an aklımdan çok şey geçti. Burcumu çok seven de var, titizliği şöyledir, eleştirmeyi böyle sever diye yeren de. Bildiğim bütün burçlar geçti aklımdan, başka bir şey mi söylesem diye, ama sonunda kendi burcumu söyledim. Adam biraz düşündü, “olabilir, ama ya yükseleniniz?” dedi. Yükselenimi söylediğimde, bizimle çalışabileceğini söylemişti. Erkeklerin bu konularla ilgilenmesi daha garip geliyor. Burçlar kadın işidir diye bir genellemem yok, ama yine de erkeklere böyle konuları daha az yakıştırıyorum sanırım. Üstelik iş görüşmelerini de burçlara göre düzenlemek hoş değil. Kadın ya da erkek, kimse bu konuları önem sırasında ilk sıralara koymamalı.
-Burçların üzerimizde bir etkisinin olduğuna inanıyor musunuz? Nasıl?
-İnanıyorum. Ama buna nasıl inanabiliyorum, bilmiyorum. :)Yani insanları temel olarak gruplara ayırmak, şu ayda doğan kişi kesin şöyle olur demek hatalı gibi görünüyor başta. Ama bir yandan da, karakter üzerinde nelerin etkili olduğunu düşünüyorsunuz. Doğduğunuz yer, içinde büyüdüğünüz kültür, öğreniminiz tabiî ki sizi etkiliyor. Fakat bunun dışında, mesela insanların yüz hatları, ses tonları da bence önemli. İnsanın yaşama sıfırdan başladığına inanıp inanmamakta bütün mesele. Yani, doğuştan getirilen karakteristik özellikler var mıdır? Bence var. Bu özellikler için de ufak ipuçları belki burçlar. Kişinin bütün karakterini belirlemediği gibi, doğru ipuçları verdiğini de düşünüyorum.
**
Gazetlerdeki burç köşelerini okurum
Zeynep Celep, Marmara Ünv. Radyo TV Yüksek Lisans Öğrencisi
-Burçların insanların doğdukları döneme göre bir sınıflandırması olduğunu söyleyebilirm. Burçlarla ilgili bir kitap okumadım ama ama internetten üzerinden baktım diyebilirim. Gazetelerdeki burç köşelerini okurum genellikle. Ama itimat ettiğim bazı isimler dışında diğerleriyle ilgilenmem. Burçların insanlar üzerinde etkisinin olduğuna inanıyorum. Astroloji diye birşey var. İnsanın doğduğu anda aldığı açılar gezegenlerden temel bazı şeyleri belirliyor. Aynı burçların insanları inatçılık, duygusallık, kincilik gibi bazı ortak özelliklere sahip olabiliyor.
**
Vakit kaybından başka bir şey değil!
ERTUĞRUL TÜMEN, Ege Ünv. Sınıf Öğretmenliği
-Burçlarla ilgili ilginç bir hatıranız var mı?
-Bir kitapta sarışınlardan uzak durmam gerektiği ve hiçbir şekilde samimi olmamam gerektiği yazılıydı. Şu an okulda samimi olduğum arkadaşım sarışın. İlk günler bu arkadaşa ön yargıyla yaklaşmıştım ama erken kurtuldum yargımdan. Bence gazetedeki burç yorumları safsatadan ibaret. Erzurumlu İbrahim Hakkı ve diğer alimlerin eserleri faydalı olabilir. Yoksa Medyum Memişlerin Rezzan Kirazların yorumlarını okumak vakit kaybından başka bir şey değil.