Yalçın Bayer, Hürriyet`teki ”Erkek Bencilliği ve Türban” başlıklı köşe yazısında bakın neler diyor: Başı örtmenin kökenini etnoloji taş dönemine kadar indirir. Bu dönemde kişiler, ölümden sonra saç ve tırnakların uzamaya devam ettiğini görerek, onlarda gizli bir kudretin varlığına inanmışlar ve korkmuşlardır. Bu nedenle çatışmalarda, esir aldıkları kralların kafa derilerini yüzer ve saçları yok ederlerdi. 35 bin adadan oluşan Endonezya’da çalışan, Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden, bilimsel araştırmacı arkadaşım Gerard Nougarol şu olayı nakletmiştir: Bu adalardan birinde çatışmalarda galip gelen aşiret, öteki aşiretin reisinin kafa derisini yüzdükten sonra, saçlarını jiletle ince ince kesip pirince doğrayarak hazırladıkları bu ’kudret pilavı’nı yemekte; bu şekilde o reisin kudretinin kendilerine geçtiğini kabullenmektedirler. Endonezya yönetimi bu adeti yasak etmiştir. Saçlarda ve tırnaklardaki kudretle, Tanrı’nın karşısına çıkılamayacağına göre, saçlar örtülür, eller de yen içine saklanarak tırnaklar gizlenir; el pençe divan durmanın kökenini burada aramak gerekir. Bu alışkanlık, gelenek halinde tüm dinlere geçmiştir; Budistler, saçları kökünden kazıyarak sorunu çözmüşlerdir.
Hımm... Demek örtünmek kökenleri taş devrine dayanan bir davranış modeli olduğu için gericilikmiş. Öyle söylesenize! Biz de başörtüsü karşıtlığının arkasında neler arıyormuşuz canım(!)