Bugün adeta bir cahiliye dönemi yaşamakta olan dünyamız, neredeyse kurtlar vadisine dönmüş durumda. Haksızlıklar, zulüm, ahlâkî buhran zirveye tırmanmış, vahşette sırtlanlar geçilmiş. Çocuklar, gençler, acımasız sokakların kaderine terkedilmiş durumda. Tabiat hoyratça kullanılmakta, mahlukat kendisine yapılan muameleden şikayetçi. İnsanlar emniyet, huzur ve sükuna susamış, büyük bir çaresizlik içinde.
İşte böyle durumlarda insanlık, en çok ideal insana ihtiyaç duymakta. Kendisine bakıp örnek alabileceği güzel insanları hasretle beklemekte. İdeal insanın arayışı içinde kıvranıp durmakta.
İnsanlığın her şeyi ile kendisini örnek olabileceği keyfiyetli, yetişmiş insan ihtiyacı, tarihin her döneminde önem arzetmiştir. Hz. Ömer’in yaşadığı şu olay, insanlığı kurtaracak, hayatı güzelleştirip anlamlı kılacak olan ideal insanların önemini ortaya koyması ve sayılarının oldukça az olduğunu göstermesi bakımından oldukça dikkat çekicidir.
Bir gün Hz. Ömer arkadaşlarını bir yere toplar ve onlara: İdeal bir cemiyet meydana getirmek için imkanınız olsa ne yapardınız? diye sorar. Onlardan bazıları “şu kadar param olsa ve şöyle yapsam” der. Bazıları “şu kadar altın ve gümüşe sahip olsam ve şöyle infak etsem, şu hizmetlerde bulunsam” der. Bazıları da başka başka şeyler söylerler. Hz. Ömer ise “hayır, ben olsam sizlerin yaptığınız gibi yapmazdım” deyince, oradakiler “öyleyse siz ne yapardınız yâ halife” diye sorarlar. O da: “Şu oda dolusu kadar Ebû Ubeyde b. El-Cerrâh ve Huzeyfe b. El-Yemân gibi yetişmiş, ideal insanlarım olsa da onları bütün dünyaya göndersem ve insanların hidayetine vesile olsam. Onları hakikatle buluştursam” diye cevap verir.