
M. Emin Büyükçoşkun
Ey imam hatipli arkadaşlar, kat sayının da, alan dışı tercihin de, parlak diplomaların da topuna lanet edenler, hedeflerini ve hassasiyetlerini önceleyenler, kimliğinin ve sorumluluklarının farkında olanlar, bedel ödemeden hak kazanılmayacağını idrak edenler, feda eden ve cefa çekenler, selam olsun sizlere, siz direnenlere.
GENÇ’in Ağustos sayısındaki okuyucu mektupları arasında kendini ÖSSzede sıfatıyla takdim eden Sada Nur kardeşimizin mağduriyet eksenli mektubu ve katsayı adaletsizliğine daha fazla yer verilmesi talebi bu satırların yazılması ihtiyacını doğuran en büyük etken. İmam-hatiplerin mevcut durumu ve soruna çözüm bulması gerekenlerin bu noktadaki vurdumduymaz tavırları yaşanan adaletsizliği her geçen gün daha da trajik bir hale getiriyor. Bu bağlamda Seda Nur kardeşimizin şahsında imam-hatipli arkadaşlarımızın muhatap oldukları zulme karşı ses çıkarmak, bir karşı koyuş sergilemek elzem. Bununla beraber Seda Nur’un mektubu mazlumluğunu ifade ediş ve taleplerini dillendiriş noktasında kimi sorunlar barındırıyor. Bu açık mektubun gayesi hem bu sorunları, hem de haksızlığın kendisini ortaya koymaktır.
İmam-Hatip Liseleri Türkiye’de halkın İslami hassasiyetlerinin bir sonucu olarak kurulan ve uzun yıllar boyunca bilinçli kuşakların yetişmesine aracılık eden, nihayetindeyse 28 Şubat darbesiyle orta kısımları kapanıp, katsayı yasalarıyla lise bölümleri de tırpanlanan, güçlü bir geleneğe sahip okullardır. Belli bir takım hassasiyetleriniz varsa ne Robert Koleji ne Galatasaray Lisesi gönlünüzde bir imam-hatip lisesinin yerini tutamaz. Ne var ki 28 Şubat süreciyle birlikte tasfiye edilen hareketin ve giderek erozyona uğrayan mücadelenin geldiği son noktada, tavizkar politikaların bir neticesi olarak bugün imam-hatipler mütedeyyin kitlelerce öksüz ve yetim bırakılmışlardır. Müslüman aileler artık çocuklarının kariyer sahibi olmasını istemekte, okumadan bir yerlere gelinemeyeceği ilkesini radikal bir şekilde savunmaktadırlar. Bu nazarla çocuğunu imam-hatibe vermek adeta çocuğun geleceğini baltalamak, puanlarını zayi etmek şeklinde telakki edilmekte, pek çoklarınca enayilik addedilmektedir. İmam-hatiplilik mirasının anlamı ve değeri üç kuruşluk üniversite diplomalarına, kariyerist hezeyanlara tercih edilmektedir. Bir dava uğrunda mücadele vermek enayiliktir çünkü. O zamanlar geçmiştir, dünya değişmiştir artık.
1999’da imam-hatiplere yönelik ilk kararnamelerin ardından mütedeyyin ebeveynlerin büyük bir kısmı çocuklarını bu okullardan alıp normal liselere kaydettirmeyi tercih ettiler. İnisiyatiflerini kaleyi terk etmekten yana kullandılar. Milletin paralarıyla nice umutlarla inşa edilen imam-hatiplerimiz teker teker kapandılar, başka kurumlara tahsis edildiler. Böylece Türkiye’de şuurlu bir kuşağın yetişmesinde ciddi emeği olan imam-hatiplerin devri de kapanmış oldu. Yine de hala kaleyi savunanlar mevcut. Her şeye rağmen bu okullarda okumayı tercih eden arkadaşlarımız, sahip oldukları değerleri kariyere önceleyerek bu mirası devralmaya ve mücadeleyi sürdürmeye kararlılar. Onlara şöyle seslenmek istiyorum:
Ey imam hatipli arkadaşlar, kat sayının da, alan dışı tercihin de, parlak diplomaların da topuna lanet edenler, hedeflerini ve hassasiyetlerini önceleyenler, kimliğinin ve sorumluluklarının farkında olanlar, bedel ödemeden hak kazanılmayacağını idrak edenler, feda eden ve cefa çekenler, selam olsun sizlere, siz direnenlere. İmam-hatipte okumayı tercih edişiniz, şerefinizdir, onurunuzdur, kimliğinizdir. Onunla gurur duyun. Ama bu gururunuz kibire dönüşmesin. Kimseden sizin başınızı okşamasını istemeyin. Bırakın insanlar sizin onurlu gözlerinizde kendi onursuzluklarını görsünler. Mazlumluk edebiyatına, duygu sömürüsüne girmeyin. Sizler başınız dik bir şekilde haykırabilecek kadar güçlüsünüz. Mücadeleniz ancak sizinle yükselir ve bu adaletsizlik ancak sizin savaşınızla sona erebilir. Çözümü farklı yerlerde aramayın. Unutmayın ki onur ve zafer ancak direnenlerin olabilir. Tavizkar politikaların sonuçlarını görebiliyorsunuz. Medet umacağınız siyasi iktidarlar değil, ancak külli iradenin kendisidir. Bunu lütfen unutmayın. Düzenin öğütücü çarkları içinde kariyer yarışında beygir olmayı tercih etmediniz. Tercihlerinize sahip çıkın. Bu hayatta diplomasız, etiketsiz, formasyonsuz da adam olunabileceğinin ispatısınız. Gücünü üretmeye harcayın. Ancak üreterek var olabilir ve varlığınızı devam ettirebilirsiniz. Yazın, çizin, söyleyin, insanlara derdinizi anlatın. Onları sizi anlamalarını beklemeyin, beklentiye girmeyin. Sizler bu topraklardaki kaybedilmiş kalelerin son bekçilerisiniz. Zulmün şiddeti, toplumun beklentileri, insanların duyarsızlığı sizleri yıldırmasın. Direnmeye ve haykırmaya devam edin. Alın damarlarınız çatlayana kadar haykırın öfkenizi. Bir gün haykırmaktan bitap düştüğünüzde yükselen fecri göreceksiniz. Selam olsun direnenlere ve direnmekten başka çare görmeyenlere. Üzülmeyin, gevşemeyin, eğer inanıyorsanız üstün olan sizlersiniz.