Bilinen bir gerçek, hanımlar kutsal topraklarda bile alış-verişten vazgeç(e)miyor. Üç-beş hanım yan yana gelsin, söz muhakkak dönüp dolaşıp neyin nerede, hangi çarşıda ucuza bulunacağına varıyor. En masum alış-veriş konuşmalarında, alış-verişi pek düşünmediğini en fazla bir iki parça hediye alacağını söylüyor hanımlar.
Bu diyalog için aynı dili konuşmanız yeterli. Yoksa birbirinizi tanımanız, kime ne hediyeler alacağınız gibi planlarınızdan muhatabınızı haberdar etmeniz gerekmiyor. Servislerde bir araya gelindiğinde hurma nerede ucuz, siyah abayelerin kalitelisi nerede, hangi otelin altında hangi çarşı var gibi mevzular aydınlığa kavuşuyor. Sizden önce Medine’ye gitmiş biri varsa sıkı sıkı tembihliyor, hurma Medine’den alınır. Yine çeşitli eşyaların Mekke’de mi Medine’de mi daha ucuz olduğu konusunda tüyolar veriliyor. E hanım dayanışması elbet bunu gerektiyor zaten. Erkekler de çok geri değil bizden. Fakat onlar genellikle cep telefonları, kameralar vs ile ilgileniyorlar. Eğer biri almışsa, çıkarıp gösteriyor telefonunu. Şu kadar riyal, yani şu kadar euro ediyor, çok uygun vs diyerek.
Grubumuzdaki hoca efendi, alış-verişi kanser olarak nitelendiriyor. Senelerdir bu topraklara gelip-gittiğini ve sadece oteli, bir de mescidin yerini bilmenin yeterli olduğunu söylüyor ısrarla. Buna rağmen akşamları alınan hediyelikler hanımlar arasında görücüye çıkıyor, ertesi gün için planlar yapılıyor. Eh, insan her yerde insan. İbadetini arttırma ortaya çıkan istek, hırs, Türkiye’deki eşdeğerlerine göre çok daha ucuz olan hediyelikler karşısında da kendini belli ediyor.