Annenin beslenmesi, ruh hali ve alışkanlıkları, hamile olduğu dönemde bebeklerinin gelişiminde önemli rol oynadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştı. Ancak babaların da kötü ruh hali ve stres altında kalmasının erkek üreme hücrelerinin genetiğinin değişmesine neden olması ilk kez keşfedildi.
`Ben babamın oğluyum’ diyor Fatih Kısaparmak, ‘’Bu Adam Benim Babam’’ türküsünde. Babalarımızın nice zorluk ve strese katlanıp çocuklarını büyüttüklerini hepimize tekrar hatırlatıyor, ‘Aslan babam’ derken... Peki, bütün zorluklara rağmen yıkılmayan, ayakta kalmayı başaran ve eşine güler yüzle yaklaşan ‘aslan babalarımızın’ çocukları olduğunda onlar da ‘’nur topu gibi’’ bir evlat olarak yaşayabilecekler mi? Acaba, babalarımızın henüz daha çocukları olmamışken, stresli ruh hallerine sahip olmaları bizim zayıf bir birey olmamıza neden olup, hayata bakışımızı şekillendirmiş olabilir mi? Evin reisinin yuvasının başında dimdik durması ve eşine hep huzur ve rahatlık yayması, doğacak çocuklarının da genetiklerini etkileyebilir mi?
Genetik araştırmalar bu sorular etrafında döndükçe, nice sırlı perdeler aralanıyor. 2000’li yılların başında henüz daha ilköğretim öğrencisiyken, insan DNA’sının şifresinin çözüldüğünü televizyondan izlediğimde, ‘artık benim yapacak bir keşfim kalmadı’ diyerek hayal kırıklığına düşmüştüm. Ancak böyle bir kitabın sırlarının sadece üzerinde yazılan harfleri ortaya çıkarmakla bitmeyeceğini, yıllar geçtikçe görmeye başladım. DNA’mızın gözümüzde, kulağımızda, elimizde, tırnağımızda tamamen aynı olmasına rağmen; hücrelerimizi nasıl bu kadar farklı organ ve uzuvlara dönüştürebildiği sorusu, yepyeni bir sırrın DNA kitabımızda yazılı olduğu ortaya koydu. Çünkü DNA kitabımız her defasında farklı hikayeler anlatıyordu. Tek bir zamana ve mekâna sığdırmak mümkün gözükmüyor; bebekken DNA kitabımız vücudumuza farklı bir hikaye anlatırken yetişkin bir birey olduğumuzda kitabımızdaki okunabilen cümleler tamamen değişebiliyordu. İşte bilim insanları, tüm bu değişkenlikleri bir arada hıfz eden ‘kör’ DNA kitabımızdan binlerce farklı kitap yazıldığını keşfetti. Sağlıklı bir insan olarak hayatımızı sağlamak için sadece genetiğimizin yeterli olmadığını; ayrıca sağlığımızı etkileyen ve DNA kitabımızdaki cümlelerin sürekli değişmesine ve farklı okunmasına neden olan epigenetik faktörlerin de rol aldığını gösterdiler. (gencdergisi.com, Mikro âlem, Kader’in Genetik Hâli)
Son yapılan araştırmalarda ise stresli ve zorluklar içerisinde kalan erkek bireylerin sahip olacakları çocuklarının genetiklerinin değişmesine sebep olabileceği belirtildi. Hatta stresli babaların çocuklarında -ileriki yıllarda- psikolojik ve nörolojik hastalıklara yakalanma olasılığının yüksek olabileceği gösterildi. Annenin beslenmesi, ruh hali ve alışkanlıkları, hamile olduğu dönemde bebeklerinin gelişiminde önemli rol oynadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştı. Ancak babaların da kötü ruh hali ve stres altında kalmasının erkek üreme hücrelerinin genetiğinin değişmesine neden olması ilk kez keşfedildi. Ve bu hücrelerin, dişi yumurta hücreleriyle döllenmesinden doğan çocukların genetiğinin şekillenmesinde kalıcı rol alabildiği ve çocukların strese veya zorluğa daha dirençsiz olabildiği gösterildi. DNA’mızın değişmesinde ve farklı okunmasında rol alan küçük DNA benzeri ‘’miRNA’’ parçacıklarının stresli erkek bireylerin üreme hücrelerinde aşırı miktarda artarak -dişi üreme hücreleri ile döllendiğinde- stres genlerinde negatif rol aldığı kanıtlandı. Böylece dünyaya gelen çocukların strese karşı daha dirençsiz kalabildiği görüldü.
Bu deneyler ve bulgular her ne kadar insanlar üzerinde denenmemiş olsa da evlilik ve eş seçiminde neden özenli ve dikkatli olunması gerektiği hakkında, perde arkasında birçok cevap barındırmakta. Efendimiz’in (sas) bilhassa hayırlı ve salih eş seçimine Müslümanları özendirmesi aile kurumunun manevi alt yapısının sağlam tutulmasının ötesinde sağlıklı bir neslin yetişebilmesi için de akleden kalplere önemli bir tavsiye barındırmakta. Stresten uzak kalmanın günümüz dünyasında zorluğu tartışılmaz. Ancak İslam dininin hayat felsefesiyle donanmış Müslümanların gerek dua ile gerek ibadetleri ile stresten uzaklaşması, gönül ve akıl rahatlığına ermesine ve dünyaya getirecekleri evlatlarının da sağlıklı olmalarına zemin hazırlayacaktır. Salih ve pak zevcelerle temiz ve abid müminlerin yuva kurması ve böylece her türlü madden ve manen zararlardan uzak olacak evlatlara sahip olmasını bu bilimsel bulgular ışığında yorumlamak, en güzel düğün hediyesi olmakta. Bundan dolayı, oruçla ve namazla stresten uzak olup kalp ve ruh huzuruna kavuşan erkeklerin sağlıklı çocuklar yetiştirmesi, ‘bu adam benim babam’ türküsünün yıllarca söylenmesini sağlayacaktır...
Kaynak: Ali B. Rodgers et al. “Paternal Stress Exposure Alters Sperm MicroRNA Content and Reprograms Offspring HPA Stress Axis Regulation” Journal of Neuroscience. 22 Mayıs2013