“Kitle kitleyi çeker” kuralı gereğince provokatörler, kendilerini olduklarından daha kalabalık göstermeye çalışırlar. Bu sebeple provokasyonla mücadelede ilk yapmamız gereken; asla göründükleri kadar kalabalık olmadıklarını bilmek ve bu gerçeğe mümkün olduğu kadar çok insanın uyanmasını sağlamaktır.
Provokasyon İvme Kazandı
Tunus, Libya, Yemen ve Mısır’dan sonra Twitter üzerinden bir devrim denemesi de ülkemizde gerçekleştirildi. Aradaki fark; sayılan ülkelerin, seçim yüzü görmemiş; otuzar, kırkar yıldır aynı diktatörler tarafından yönetilen yerler olması. Bizdekinde uluslar arası gözlemcilerin denetiminde gerçekleştirilmiş, açık, şeffaf seçimlerle işbaşına gelmiş bir hükümet yönetimden düşürülmeye kalkışıldı. Hem de yaklaşık dokuz ay sonra zaten seçime gidileceği bilinen bir ortamda. Başarılı olması beklenilemezdi. Ancak “Cumhuriyet Mitingleri” fiyaskosunun ardından, organizatörlerin yakaladıkları ivme gerçekten de takdire şayandı.
Hayat Boşluk Kabul Etmez
Gezi olayları, yol açtığı her türden olumsuz etkiye rağmen bazı açılardan hayırlı olmadı da değil. Çıkarları için mütedeyyin kesime yakın görünen pek çok bukalemunun, zafiyet hissettikleri anda nasıl da gerçek renklerini ortaya çıkardıklarını gördük bu vesileyle. Dahası aşımızı olduk. Şöyle ki; bu kalkışma son değil bir ilkti. Parti teşkilatlarının bindirme kıt’alarıyla meydanları doldurmanın etkili olmadığını gören mihraklar, uluslar arası ağababalarının da destek ve tavsiyeleriyle, bundan sonra bu yola sık başvuracaklar. Öncelikle; çoğunluğu sosyal medyadan müstağni duran maneviyatçı kesim bunu gördü. Hayatta hiçbir alanın boşluk kabul etmediğini böylece bir kere daha tecrübe etmiş oldu. Bunun yanında; sosyal medya provokasyonlarının nasıl boşa çıkarılacağına dair pek çok tecrübe de edinilmiş oldu. Gelelim bu tecrübelerin paylaşılmasına. İleride kesin lazım olacak; saklayın!
Kitle Manüplasyonu İçin Önce Adam Toplanır
Öncelikle; kitlelerin galeyana getirilmesi için gereken en önemli malzeme: kitledir. Galeyan, kalabalıklar iyice pişirildikten sonra üzerine özenle serpilir. Galeyana getirilecek kitlenin oluşturulması için provokatörlerin kullandıkları taktiklerse şu şekildedir: Öncelikle geniş katılım sağlamak için kitleleri bir araya getirecek, meşru bir gerekçe tedarik edilir. Mümkünse ideolojik olmayan bir gerekçe. Gezi eyleminde, bu; doğa sevgisiydi… Provokasyon yapmak isteyenler açısından; küçük de olsa fiili bir kitle, bir yere toplandığı zaman işin en az yüzde ellisi tamamlanmıştır ve geri kalan yüzde elliyi tutmak çok zordur.
Kitle Psikolojisine Elini Verirsen Kolunu Kaptırırsın
Provokatörler tamamen insani ve vicdani görünen sebeplerle sizi bir kere meydana çektiler mi bütün pazarlamacıların bildiği ama tüketicilerden özenle saklanan bir bilgiyi uygulamaya sokarlar. Pazarlama dilinde buna “foot in the door/kapıya ayak sıkıştırma” denir. Bu yöntemde; potansiyel müşterinin, öncelikle; gerekirse kapıya ayak sıkıştırmak suretiyle pazarlamacıyı eve davet etmesi sağlanır. Burası çok önemli: “İnsan zihni tutarlılık arayışındadır.” Pazarlamacı bir şekilde kendini eve davet ettirdikten sonra, sizden en azından mallarına bir göz atmanızı ister. Tutarlılık arayışındaki insan zihni “Onu eve davet ettiğime göre satın almayacak olsam da en azından ürünlerine bir göz atmam tutarlı olur” şeklinde tepki verir. Satıcının bin bir zahmetle(!) salonunuza serdiği ürünlere göz attıktan sonra ise “Madem göz attım en azından bir tanesini satın almam tutarlı olur” şeklinde düşünür ve ard arda size hiç de gerekmeyen bir sürü eşya satın almış bulursunuz kendinizi. Sistemin özü; önce hiçbir fedakârlık gerektirmeyen küçük bir ricanın, ardından giderek büyüyecek şekilde sıralanmış ricalar dizisinin gerçekleştirilmesinden ibarettir. Provokatörler de bu sistemi birebir uygularlar. Çevre duyarlılığınızı göstermek amaçlı geldiğiniz parkta birkaç çevreci slogan atmanızın bir mahzuru yoktur. Madem oraya kadar gelmişsinizdir; polis de size yahut hemen yanınızdaki kişilere sille tokat girişmiştir; o zaman polis şiddetini protesto amaçlı birkaç slogan daha atmanızın hiçbir mahzuru yoktur. Sloganlarınız üzerine daha artan karşılıklı şiddet sonucu; polisin uzun bir silsile sonucu bağlı olduğu yönetimi yani hükümeti protesto amaçlı birkaç slogan daha atmanızın da hiçbir mahzuru yoktur. Madem hükümeti protesto ediyorsunuzdur; hemfikir olmadığınız bir yönetimin istifasını istemenizde de hiçbir mahzur yoktur. Hatta şimdiye kadarki gelişmelerle en tutarlı davranış da bu olur. İş, hükümet karşıtı isyana döndükten sonra ve madem polis de üzerinize su sıkmakta, biber gazı atmaktadır. Sizin de polise şiddet uygulamanızda mahzur yoktur. Madem karşılıklı şiddet almış yürümüştür; bu bir isyandır hatta devrimdir. Öyleyse altta kalanın canı çıksındır…
Öncelikle: Kalabalıklardan Uzak Dur, Diğerlerini de Uzak Tut
Kitlenin kendi aklı vardır: Bireyler, kendi başlarına gayet akılcı ve bağımsız kararlar alabilecek niteliklere sahiptirler. Ancak hepimizin doğasında “çoğunluğun yaptığının meşru olduğu”nu düşünmeye dair toplumsallaştırıcı içgüdüler bulunur. Bu yüzden; hayatında bir karıncayı dahi incitmemiş adamlar, bir zanlıyı linç eden kalabalıklara dâhil olduklarında; en hunharca cinayetlere en ufak bir vicdan azabı duymadan iştirak ederler. Bu sebeple; sonradan pişman olabileceğimiz herhangi yanlışa dâhil olmak istemiyorsak; mümkün mertebe tekinsiz kalabalıklardan uzak durmamız gerekir. Bu noktada bilhassa sosyal medya üzerinde sizi veya başkalarını tepkisel davranmaya çağıran bir hareketlilik gördüğünüzde; yapmanız gereken ilk iş; hiçbir şey yapmamaktır. “Önce dur bi’ dinle.” Gerçekten neler döndüğünü anlamının tek yoludur bu.
Neye Davet Edildiğin Kadar Kimin Davet Ettiğine de Bak!
Sonraki safhada ise herhangi bir eyleme veya tepkiye davet edildiğiniz zaman davet konusu kadar, kimin davet ettiğine de dikkat etmeniz gerek. Namaz haktır lakin şeytanın ezan okuduğunu duyduğunuzda kulaklarınızı tıkamanın vaktidir. Çünkü şeytanın insana sağdan yaklaştığı gibi zarar verici nitelikleri bünyesinde taşıyan odaklar da -şeytan gibi- hak olan bir suret üzere yaklaşırlar size.
O Kadar da Kalabalık Olmadıklarını Göster
“Kitle kitleyi çeker” kuralı gereğince provokatörler, kendilerini olduklarından daha kalabalık göstermeye çalışırlar. Bu sebeple provokasyonla mücadelede ilk yapmamız gereken; asla göründükleri kadar kalabalık olmadıklarını bilmek ve bu gerçeğe mümkün olduğu kadar çok insanın uyanmasını sağlamaktır.
Provokatörlerden Daha Gür Bağır
Sosyal medya kaynaklı manipülasyonlarda provokatörler, insan psikolojisinin çoğunluğa atfettiği meşruiyet algısını sağlamlaştırmak için aynı kişi tarafından yönetilen onlarca sahte ve “takipedenitakipederim” sistemiyle “şişirilmiş hesaplar” üzerinden iş görürler. Bunun yanı sıra tek bir hesaptan atılan mesaj sıklığı da sahte bir; çokluk algısına neden olur. Bu hamle mümkünse daha güçlü, değilse en az onlar kadar sayıda karşıt mesaj içeren tweetler atılmasıyla karşılanmalıdır. Ki sıklıktan doğan çokluk ve çokluğun sağladığı meşruiyet illüzyonu kırılabilsin.
Duyduklarının Hiçbirine Gördüklerinin Yarısına İnan
Sosyal medyada provokasyonlara karşı koymanın en temel kuralı ise “Duyduklarının hiçbirine, gördüklerinin yarısına inan” cümlesiyle ifade edilebilir. Örnek vak’ada provokatörler, toplumsal desteklerinin ne kadar geniş, dolayısıyla da meşruiyetlerinin ne kadar çok olduğunu göstermek için Boğaziçi köprüsünden yürüyerek Taksim’e destek vermeye giden izdiham seviyesindeki kalabalıkların resimlerini de paylaştılar. Daha sonra böyle bir olayın olmadığı, kullanılan köprü üzerindeki kalabalık fotoğrafının da Avrasya Maratonu’ndan alındığı belgelendi. Keza; olayları sosyal medyadan takip edenlerin vicdanlarını gaza getirip, onları meydana indirme amaçlı olarak; bir tomanın altında kaldığı için sırtı tekerlek izi yarıklarıyla kaplı bir adamın fotoğrafını paylaştılar sıkça. Daha sonra söz konusu fotoğrafın olaylarla hiçbir ilgisinin bulunmadığı; 2011 yılında gerçekleşen bir motokross kazasına ait olduğu ve senelerdir bazı internet forumlarında paylaşılmakta olduğu belgelendi. Bu gibi durumlarda yukarıda zikredilen kuralı hatırlamak ve eğer imkânınız varsa; söz konusu belgelerin gerçekliğini araştırmanız hayati öneme sahiptir. En azından benzer belgelerin sahteliğini kanıtlayan iletiler sizde ulaştığında bunları vakit kaybetmeksizin yaymanız da provokasyonun önlenmesi adına faydalı olacaktır.
Kendi Mesajını Veren “Hastag”lere Yüklen
Karşıt grupların tt loglarına muhalefet amaçlı girmektense, kendi görüşünüzü yansıtan bir hastag açmanız yahut açılmışlardan birine iştirak etmenize daha doğrudur. “TT”ler söz konusu log’u taşıyan tweetlerin popülaritesine göre gündemin üst sıralarına taşınırlar. Yani Twitter mesela #direngeziparkı logundaki paylaşımların kaçının muhalif kaçının yandaş olduğuna bakmaz. İkisinin toplamı; söz konusu logun popülaritesini belirler. Böyle olunca da tüm dünya olayı #direngeziparkı, #occupyturkey yahut #provokatörbaşbakanistemiyoruz şeklinde algılar. Sonuçta alev almış benzine su dökülmez. Bu sadece onun daha yukarı çıkmasını sağlar.
Zamanı Doğru Kullan
TT oluşturmak için en ideal zaman aralığı akşam 21:00-23:00 saatler arasıdır. İnsanlar en çok bu saatler arasında Twitter kullanır. Mesajlarınızın görülme ve paylaşılma ihtimalini artırmak için bu saatlerden azami istifade etmelisiniz. Vurucu bir mesajı sabah 11:00’de atıp ziyan etmeyin.
Bol Bol Spamla
Provokasyona destek verdiğini gördüğün hesapları spam olarak bildirmelisin. Eğer bir hesap, ilgili buton kullanılarak yeterince spamlanırsa; Twitter, o hesabı askıya alır.
Bol Bol RT Yap
Aynı şekilde senin hesabının da spamlanarak kapanmasını engellemek için alabildiğin kadar çok retweet alman gerekir. Hem bunun için hem de seninle aynı yönde mücadele eden hesapları kapanmaktan korumak için RT alacak iletiler yazmaya ve yandaş hesapları bol bol RT etmeye bakmalısın.
Birden Fazla Hesabın Olsun
Süreç içerisinde provokasyon amaçlı olarak 500.000 ila 200.000 kadar sahte hesap açıldığı söyleniyor. Hem biz hem de pek çok tanıdığımız; bir kişi tarafından yönetilen onlarca farklı hesabın hatta bu iş için bazı internet kafelerin kiralandığına bizzat şahit olduk. Bu şekilde ikinci, üçüncü, dördüncü hesabından diğer hesaplarına yapacağın RT’lerle spamlanarak kapanmalarını da engellemiş olursun.
Kesin bilgi; yayalım…