İsterseniz filmimizin kötü adamı rolündeki Müdür’ü kısaca tanıyalım: Hiçbir dînî endişesi olmadığını her fırsatta söyler. Rüzgar gülüdür, nereden esse fırıldak gibi döner. Ama rüzgarı kıbleden hiiiç esmez.
Sinemaseverler Quentin Tarantino’nun yönettiği Kill Bill I ve II yi seyretmişlerdir mutlaka. Ama biz seyretmeyenler için özetleyiverelim: Kadınlardan oluşan bir suikast timinin başkanı olan hatun, “Arkadaşlar bana müsaade, beni kan tutmaya başladı.” der ve katillikten elini yüzünü yıkar. Sevdiği adama varıp yuva kurmaktır maksadı. Fakat diğer elemanlar “Tamam kardeş, Allah mesut, bahtiyar etsin. Bir yastıkta kocayın.” demezler. Ümit Besen’in dillerden düşmeyen şarkısının “Durdur bu nikâhı Papaz Efendi” versiyonuyla kiliseyi basıp herkesi öldürürler. Sıra geline gelince bir güzel dövüp nihayet kafasına sıkarlar. Ama kadın ölmez. “Hadi be!” demeyin. Ecel işte! Öldürmeyen Allah öldürmüyor. 5 sene komada kalır. Şifâyâb olunca, kadın başlar kan dâvâsına… “Biiilll. Boyun devrilmeye… Allah’ından buullll… Sürüm sürüm sürünesiceee… Hadi “gül gibi kayınvâlidemi!” öldürdün neyse! Dağ gibi kocamı yıktıın. Görümcemi kestin, eltimi, yengemi delik deşik ettin. Yanına komam ülen bunları…” deyu kılıca sarılıp başlar milleti doğramaya. Abartmıyorum. Seyredin görün.
Tarantino geçenlerde demiş ki: “Kill Bill’in üçüncü bölümünü çekeceğim, ama bunun için 10-15 sene var daha.” Ölme eşeğim ölme… Ama üzülmeyin! Yağma yok. Ben, siz genç sinemaseverler için “Kill Bill Volume 3”ün senaryosunu kaleme aldım. İlk iki bölümle ilgisiz gibi oldu biraz; ama beğeneceğinizi ümit ediyorum.
Yer …… Koleji, İstanbul. 08.06.2007 Cuma. Öğle suları. Hâlid ile Furkan, okulun yabancı İngilizce öğretmeni Mr. Michael’ı koridorda görünce derler ki:
- Öğretmeniim. Cuma vakti geldi. Namaza gidebilir miyiz?
- No, no! Müduğ beyın kesın talimati vaa! Yasak. You aren’t go! (Gidemezsiniz!)
Hâlid ile (okuldaki arkadaşların taktığı isimle) Fufu, birbirlerine bakarlar:
- Biz o zaman müdür beyle konuşalım, der Fufu.
- You know walla boys! (Valla siz bilirsiniz çocuklar!) der Mr. Michael.
Hâlid sinirlenir. Fufu’ya der ki: “Müdür olacak şerefsizin ne menem bir herif olduğunu biliyor ya! Kafa buluyor bizimle “You know walla boys!”
İsterseniz filmimizin kötü adamı rolündeki Müdür’ü kısaca tanıyalım: Hiçbir dînî endişesi olmadığını her fırsatta söyler. Rüzgar gülüdür, nereden esse fırıldak gibi döner. Ama rüzgarı kıbleden hiiiç esmez. Laiktir, yerine göre faşisttir. Pis komünisttir. Manyak kapitalisttir. Mitinglere (siz anladınız onu) otobüs otobüs çocuk taşımıştır. Otobüsleri eş dost firmalarla PASlaşarak ayarlamış, bu işin sonunda arabasını da yenilemiştir: PASSAT, tabii ki son model. “Şu ironiye bakın ki” adı “Bilal”dir. Okula gelen her veliye sık sık dert yanar: “Anne-babam olacak câhiller, bir zenciye imrenip adımı Bilal koymuşlar. Kahroluyorum! Lütfen bana kısaca “Mr. Bill” deyiniz.” Okuldaki tek rakibi Amerika’dan getirtilen ithal öğretmen Mr. Michael’dır. Onun gibi giyinmeye çalışır, her hâli tavrıyla taklit eder. Çok “cool” (kuul) takılır. Kendileri için seyri ömre bedel olan bu müdüre kızlar: “Bilo” derler. Şimdi Fufu ve Hâlid, Bilal Bey’in karşısında, vereceği cevabı beklerler:
- Cuma’ya gideceğim ne demektir ulaaan? Sizin talimatlardan haberiniz yok mu?
- Var! Talimatlara göre Cuma Namazı Farzdır, hocam! der Fufu.
- Sus dangalak! Hoca senin babandır! Hangi talimatmış bakayım o!
- Babanız da hocaymış ya! Babanızı inkâr edeceğinize, talimatları bir de ona sorun!
- Haa! Sen şu hep rafta duran kitabın talimatlarını diyorsun. Benim câhillerin imamı olan babam başka bir halt bilmez zaten. Hıh… Adımı da Bilal koymuş, zenci ismi ıyy..
- Amerika’da Bill adında zenciler de varmış ama efendim!
- Hıh! Lâf etti artık! Ne cevap versem bilemiyorum, ay, ay, aay…! Görmüyor musun geçen gün bir lisede namaz kılındı diye kıyamet koptu. Cuma’ya gidemezsiniz. İzin vermiyorum. Var mı diyeceğiniz. Okulumda böyle şeylere müsaade edemem. Siz de diğer çocuklar gibi partiye gitsenize, kızlarla ilgilensenize biraz. Gençliğinizi yaşayın. Sallayın ibadeti şimdi yaaw! Sonra yaparsınız. Ömrünüzü çürütüyorsunuz yavrum! Akıllı olun biraz..
- Efendim bizim sonraya garantimiz yok, dedi Fufu. Hâlid araya girdi:
- Hem üç kere cumaya gitmeyen dinden çıkarmış. Mr. Bill kızıverdi birden:
- Ne olurmuş dinden çıkarsa? Ben çıkalı 30 sene oluyor. Pişman olmadım hiç. Hatta size de tavsiye ederim. Bir gün bile başım ağrımadı dinsizim diye. Korkmayın çarpılmazsınız. Günah korkusuyla da yaşanmaz ki evlâdım… Ot gibi yaşıyorsunuz haberiniz yok.
- Hayvan gibi mi yaşayalım yani hocam?
- Terbiyesizlik yapma lan. Sen şimdi dinsizlere hayvan mı diyorsun?
- Olur mu öyle şey! Allah’ı inkâr eden hayvan var mı ki dinsizlere hayvan diyeyim.
- Sus, sus! Bana bakın! Burası Çağdaş Bir Eğitim Kurumu’dur tamam mı? Burada yobazlığa yer yok! Bunu böyle bilin! Namaz kılacaksan İmam Hatibe gideceksin. Burası, hayatını hurafelere göre yaşayanların yeri değil, anladınız mı? Kimse benim hayatımı yönetemez. Kendi keyfimce, hür iradem ve aklımla yaşarım ben. Çıkın bakalım şimdi, çıkııın.
Odadan çıktıktan sonra Fufu ile Hâlid bir müddet birbirlerine baktılar.
- Eee, dedi Fufu, şimdi ne yapıyoruz?
- Kaçıyoruz, ne yapacağız ki başka, dedi Hâlid.
- İyi de kanka nereye kaçacağız?
Nereye olacak kanka? Fefirru İlâllah.. Müdür “cool” takılıyorsa, biz de “kul”uz di mi yani? Ve okuldan tüyüp namaza giderler. Giderler ama; Cuma Firarileri yoklamada yakayı ele verir. Bayrak töreninden sonra Mr. Bill bahçede iki kafadar firariyi karşısına alır ve der ki: “Pazartesi günü babalarınız gelsin. Vericem ellerine tasdiknâmelerinizi. Gidin İmam Hatip’e, orada okuyun, imam olun!”
“Hakka tapan milletimin” evlâdı Fufu der ki:
- Eeeh bakalım, nasip! Kim bilir, imam değil belki Başbakan oluruz!”
Mitingci müdürü çileden çıkarmaya yeter bu cevap: “Defolun ulaaan…”
Sayılı gün tez geçer. Pazartesi günü Hâlid ile Furkan’ın babası okula gelirler. Fakat müdür bey okulda yoktur. Mr. Bill ertesi gün de gelemez okula. Daha sonraki iki gün de gelemez. Fufu’nun babası Ekrem Beyin, okul idarecilerinden öğrendiğine göre; Bilal bey cerrahî bir operasyon geçirmiştir.
- Hayırdır inşallah, ciddi bir şey değildir umarım, der Ekrem Bey. Müdür Baş Yardımcısı Erol Bey cevap verir: “Yok efendim, ciddi bir şey değil. Basit bir kıl dönmesi. Şu anda oturma zorluğu çektiği için gelemiyor zaten kendisi.”
Bir suçlunun hâlet-i rûhiyesiyle endişe içinde bekleşen Fufu ve Hâlid, Erol Bey’in cevâbını duyunca, gülmemek için dudaklarını dişleyerek kendilerini dışarı zor atarlar. Furkan gülerek der ki:
- Bak sen Allahın şu işinee! Kıl dönmesi… Heey gidi mübarek! Hâlid ciddidir:
- Ama adamın hakkını yememek lâzım Fufu! “Hayatımıza hiç kimse hükmedemez!”
- Hele bilmem neresindeki bir kıla bile söz geçiremeyenler hiiiç hükmedemez dimi kardeeş…
- He heee… Amanııın! Bak aklıma ne geldi?
- Ne geldi len? Söyle Allah’ına kurban olayım söyle!
- Öyle açıktan diyemem, bir duyan olur! Hâlid, Fufu’nun kulağına bir şeyler fısıldar.
- Abareeey… Bunu öğrenciler duymamalı şimdi di mi!!!
İki kafadar şen şakrak, güle oynaya, Fufu’nun babasıyla okuldan çıktılar.
Bir hafta sora iyileşen Mr. Bill gene okulda rüzgar gibi esip coşar. Cuma günü bizimkiler tam namaza kaçacakken kapıda Mr. Bill yakalayıverir:
- Bana bakın bir kere kaçtınız, affettim. Ama ikincisini affetmem. Derhal geri dönün.
- Olmaz hocam. Siz ne derseniz deyin, bizim şu anda olmamız gereken yer Cami’dir.
- Dönün diyorum size…
- Dönemeyiz hocam, dedi Fufu… Söz sırası Hâlid’deydi:
- Biz “kıl” değiliz ki dönelim. “Kul”uz hocam biz. Gerçek “cool”lar dönmez.
O gün Fufu ve Hâlid, tasdiknâmelerini almaya hak kazandılar. Ama arkalarında, kızlar için unutulmaz bir isim bırakmışlardı: Kıll Bill…
THE END