Hak bir dâvâ için yaşayanlar dünyanın en zor işine talip olmuşlar demektir. Ne dünya peşlerini bırakır, ne yol, ne yola musallat olmuş yol kesiciler, ne de yolcular… Onların bu kadar zorluk ve engele rağmen hâlâ bitmeyen bir gayret ve şevkle yol alıyor olmaları bizatihi dâvânın hak olduğuna delildir, başka delil aramaya gerek yoktur. Yoldaysanız, zorluklar ve engeller dâimîdir, bunu en iyi yoldakiler bilir. Yolculuklarına tatlı bir ülfet hali hâkim olduğundan mıdır nedir, çok zaman başlarına neyin geldiğini bile fark etmezler. Fark ettiklerinde ise azıklarını nereden edinecekleri, çareyi nereden bulacakları bellidir; paniklemezler. Ama yol ve yolculuk o kadar ilginç hallere gebedir ki en usta yolcunun bile ayağının kayıp düşebildiği zamanlar olur. Gönül bulanır, zihin çelinir, idrak şaşar. İşte burada her yolcuya gerekli iki şey şudur: Her an düşebileceğine dair sürekli tetikte duruş ve yalnız yürümeme konusundaki özen.
Refikleri keskin bakışlı, duru gönüllü ve açık zihinli olanlar, yolda kalsalar veya kaysalar bile emniyette olduklarını bilirler, çünkü onlar birlikte yürümenin ölçülü dinginliğini, yalnız yürümenin heyecan verici ve fakat tehlikeli coşkunluğuna tercih etmişlerdir. Burada bir diğer önemli vasıf da basiret ya da feraset dediğimiz, nefsimizin karanlığından değil ruhumuzun aydınlığından beslenen hassadır.
İyiyi kötüden ayırt etmenin ötesinde mutlak iyiyi mutlak kötüden ayırt etmenin sanatı olan basiret ya da feraset bize yolda en lâzım olan azıktır. Hatta bu yol arkadaşlarımız iyi de olsa böyledir, çünkü sürekli seyr halinde olduğumuz bir yolda kiminle beraber olacağımızı seçmek, sonra da onlarla yek-ahenk bir yürüyüş tutturmak ancak basiret ve ferasetle mümkündür. Basiret ve feraset azığı ise namazını her hâl ve şartta ikame eden, namazın gerektirdiği bir hayat tarzına uygun yaşayanlara verilir. Namaz eksenli bir hayat, sürekli iyileşmek ve kemale ermek noktasındaki bir miraç yolculuğudur. Yolculuğumuz, namaz kılarak, namaz kılanlarla olarak, namazın bizi erdirmek istediği ideal bir hayata doğrudur.
Maddi-manevi büyük atılımlar içindeki ülkemizi sarsan son hadiseler bize yol arkadaşlığının ve basiretin ne kadar önemli olduğunu acı bir şekilde yeniden hatırlattı. İçimizde bizi alıp kötünün yanında konuşlandırma gayretini bir an bile bırakmayan bir karanlık yan var. İçindeki karanlık yanı, kendisi sananlar, onunla çıkılacak yolun ve onun rehberliğindeki yolculukların sonunun hüsran olduğunu da fark edemezler. Ama şükürler olsun ki böyleleri ve onlara kananların rüzgârı tesirli olamadı. Ümidimiz bundan sonra olamayacağı şeklinde… Neden? Görene gün ışıdı çünkü. Toprak ısındı, daha kar tutmaz artık. Yeter ki biz bunun farkında olup tavrımızı, yürüyüşümüzü ve üslubumuzu bozmayalım. Kim ne derse desin, kervan yürüyecek, bunu bilelim.
GENÇ Gönüllülerin yaz hizmetleri için geri sayım başladı. Afrika ve Kıbrıs’ta gidip de şenlendirecekleri yerler inanıyoruz ki kardeşlerimizi sabırsızlıkla bekliyor. Bizler de gittikleri yerlerde yeni açılımlara ve bereketlere vesile olsunlar diye dua ediyoruz. Onların attığı her güzel adım, bizim, hepimizin daha güzel işlere layık olmamız konusunda yol açacak, öncü olacak.
Bu ay Ramazan’la şerefleniyoruz. Tebrik ediyor, istifadelere vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Bir sonraki sayımızda buluşmak temennisiyle Allah’a emanet olunuz.