Haziran ayındayız. Havalar sıcak demiştik geçen ay, şimdi havalar daha da sıcak. Bu aylarda biraz rehavet olur demiştik; ama bu kadarını da beklememiştik doğrusu. Yani bu ay Genç dergimizin "Kampüsten Haberler" departmanı sessizliğe gömüldü adeta.:) Onlarca e-posta aldığımız günleri özledik çabucak. Bu ay arkadaşlar okula da mı gitmedi yoksa dedik, haber gelmiyor pek…
Oysa, hareket bekliyorduk biz; hatırlarsınız, heyecan demiştik, coşku demiştik, hareket, hız, ivme, eğik düzlem... Yaz aylarının başımıza fenalıklar getireceğini tahmin etmemiştik.:)
Sonra meselâ, Gazi üniversitelilere laf dokundurmuştum geçen ay, düşündüm sonra dedim herhâlde toplu olarak üzerimize hücum edecekler, fakat onlardan da ses seda çıkmadı. Neyse, çok da sitemkâr olup insanları ürkütmeyelim, kızdırmayalım, hayırlısı diyelim. Kanaat en büyük zenginliktir hem. Kendimizi çok`a alıştırınca sonra birden şaşırabiliyoruz böyle. İnsan azla olan irtibatını koparmamalıymış demek ki...
Ben hep azı sevmişimdir zaten. Çoğu da sevebilirim, ama azın karizması başka geliyor bana. Bir işe az imkânla, az kişiyle başlamak, sonra... Sonra şairin dediği gibi, "Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk"...
Tamam.:) Şimdi haberlerimize geçebiliriz.
Marmara Üniversitesi İlahiyat`tan Feim Gashi yazmış bize. Marmara İlahiyat`a, sayfamıza olan yoğun ilgisinden dolayı da ayrıca teşekkür ediyoruz. Söz Feim Gashi`de:
"Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi`nde baharla birlikte çiçekler açtı, kampüs yeşillendi. Artık çimenlerin üzerinde oturuyoruz. Yüksek Lisans yapacak arkadaşlar için harika bir yer. Dersler bahçede yapılabiliyor. Huzur veren bir atmosferi var. Ezanı da güzel sesli biri okursa keyfimize değmeyin gitsin :) (Cami kampüsün içinde olunca ezanı duymamak imkansız) Robokop gibi güvenlik görevlilerimiz var, gün içinde dört dönüyorlar okulu. Hocalarımız ise çok çeşitli. Bazen "merhaba" ile "selamün aleyküm" arasında tereddütte kalıyorum :) Hadis ya da fıkıh hocalarına selam veriyorum, İslam felsefesi, Din Psikolojisi hocalarına ise merhaba diyorum :) Selam vermek deyince aklıma bir şey geldi, bunu da paylaşayım sizinle. Geçenlerde Sihizm`de Tanrı İnancı konulu bir konferans düzenlendi. O münasebetle Sih bir hoca gelmiş okula. Ben de kafasına dolanmış iki metrelik saçlarını sarık zannedip selam vermiştim, arkadaşlar gülmekten kırılmıştı :)"
Evet, Feim Gashi`nin Marmara maceraları devam edecek mi bilmiyoruz; biz başka bir haberimize doğru gidelim şimdi.
Biliyorsunuz, Nisan-Mayıs aylarında Türkiye epey gergindi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, genel seçim, meclis tartışmaları derken tansiyon zaman zaman iyice yükseldi. Bu gerginliklerin ülkemize 8 milyar dolay kaybettirdiğini okumuştum ben bir gazetede. Bunlar üzücü hadiseler tabii. Bazı kurumlar da bu gerginlikleri iyice artırarak, ülkemizin çeşitli yerlerinde miting vs. organizasyonlar düzenlediler. Bu gelişmelerin etkileri üniversitelere de yansıdı tabi. Bu siyasi mitingler yüzünden, yani mitinglere katılımın artması için kimi üniversitelerde dersler, sınavlar iptal edildi. Bilim merkezleri üniversiteler, siyasi dalgaların istismarına maruz kaldı. Kimi üniversite yönetimlerinin ders ve sınavları iptal edecek, erteleyecek kadar bu siyasi olayları öğrencilerle yakınlaştırması, eğitimimiz, ülkemiz açısından olumsuz hadiselerdi bence. Şimdi bununla ilgili bir haber aktaracağım. Malatya İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi`nden Gürkan Serdengeçti yazmış bize. Şöyle demiş:
"Üniversiteler bilim üretme, bilim adamı yetiştirme yeri. Fakat ülkemizde üniversiteler farklı yönlerden istismara uğratılıyor. Özellikle siyasi olayların üniversitelere yansımasını ve idarecilerin bunlara göz yummasını hiç doğru bulmuyorum. Bilimle adımızı duyurmamız gerekirken, siyasi kavgalar, istismarlarla duyuruyoruz adımızı. Maalesef, İnönü Üniversitesi de adını geçtiğimiz ay düzenlenen mitinglerde sınavların ertelenmesiyle haber olarak duyurdu. Oysa bilimsel makaleler yayımlayarak, sanat faaliyetleri düzenleyerek duyurmalıydı adını. Siyasetle bilimin yeri karıştığı için bu hâldeyiz bence, ülke olarak. İşte dünyanın en iyi 500 üniversitesi içinde bir tane üniversite yok Türkiye`den. Ben elbette öğrencilerin siyasi görüşü olmasına karşı çıkmıyorum; ama görüşlerin yerli yerinde konuşulması gerektiğini, kavga ya da çatışma olarak okullara yansıtılmaması gerektiğini düşünüyorum. Birileri kendi siyasetleri için miting yapıyor diye benim üniversitemde sınavlar niye ertelensin ki, zamanında yapılmasın ki. Haksız mıyım?.."
Haklısın Gürkan. Maalesef hâlâ böyle şeyleri aşamamış bir eğitim idaresi var bazı okullarda. Kimi makamlardaki kişilerin görevlerine siyasi düşüncelerini karıştırmamaları gerektiğini, çünkü idare ettikleri herkesi temsil ettiklerini onlara biz mi hatırlatalım? Bilim olmadan siyaset mi olur! Yani, öne elinde belli bir güç, bir argüman olacak ki, onun siyasetini yapabilesin değil mi? Neyse…
Bu siyasi olaylar üniversite yönetimlerinin eğitimle ilgili kararlarına yansımamalı dedik. Üniversiteler bu tür istismarlara açık olursa, öğrenciler de okullarda fakültelerde siyasi kavgalara girmekten ürkmez. Şimdi öğrencilerin arasında çıkan bir tatsızlıkla alakalı bir haber aktaracağım. Ankara Üniversitesi Din Kültürü Öğretmenliği’nden Zeynep Ramle yazmış bize:
“Ben Ankara Üniversitesi Cebeci kampüsünde okuyorum. Cebeci kampüsü deyince sanırım hatırınıza 9 mayısta olan olaylar gelecektir. Kampüs temsilcisiyiz ya değinelim değil mi? :) O günü sıradan bir gün olarak yaşıyorduk, yani öyle sanmışız. Üç arkadaş her gün olağan yemek faslını bitirdik, derse her zamanki gibi takriben beş dk. gecikmiştik, çıktık ve fakülteye doğru yürümeye başladık. İki tane öğrenci topluluğu gördük ki ben onları her zamanki gibi eylem yapan, bildiri dağıtan arkadaşlar sandım. Biz fakülteye doğru yürürken bir grup yavaş yavaş arkamızdan geliyor diğer grup az ilerde bekliyordu. Sonra biz iki grubu da geçip fakülte kapısına yaklaştık. Baktık ki öğrenciler telaşlı, birileri içeri kaçıyor, birileri dışarı koşuyor. Neyse biz de daha fazla gecikmeden derse girelim hocaya ayıp olmasın dedik. Tabi olayın vuku bulacağını bilseydim kampüs muhabiri olduğum için derse girmezdim ama neyse... :)) (Herşeyde bir hayır vardır, yaralı bir muhabiriniz olsun istemezdiniz herhal ;)) Hoca derse ara verdiğinde bir muhabirin haber şevkiyle, olay mahalline geri döndüm. Bir de ne görelim kafası, ağzı, burnu kanayanlar... 2-3 dk. daha yemekhaneden geç çıksaydık(ki biz çıktıktan az sonra yemekhanenin de olaydan nasibini aldığını duyduk), tam iki grubun arasında kalacaktık (ki tam bu kısım haberin merkezi oluyor :)) velhasılıkelam Allah korudu. Gönül isterdi ki böyle olaylar yaşanmasın, hiçbir kardeşimizin canı yanmasın, üniversiteler hep bilim haberleriyle anılsın. İnşallah bundan sonra yaşanmaz böyle üzücü hadiseler...”
Zeynep Ramle’nin haberi yukarıdaki isyanımızı haklı çıkarıyor herhâlde. Ülkemiz, siyaset, idareciler, kavgalar, öğrenciler, eitim… Zeynep arkadaşımız işin ciddi ve mizahi tarafını birlikte yazmış gerçi. Daha çok gülümsüyor insan haberi okuyunca. Ama bir saniye, aslında hata yaptım, yani mizahla ciddiyeti ayırmış gibi gibi oldum, hayır, mizah da ciddi bir iştir elbette, aman! Asım Gültekin affetmez böyle hataları çünkü.:)
Evet arkadaşlar, haberlerimizi bitirelim burada. Sayfamıza gönderilen e-postası sayısı azdı bu ay, dedik ama, size aktaramadığım e-postalar da var!...
Bu sayılık bu kadar olsun. Temmuz’da görüşmek üzere… Bir ay boyunca tüm arkadaşlara iyi dersler iyi çalışmalar diliyorum…