Ayşegül Genç - Sami Yaylalı
Atları da Vururlar
Amerika Birleşik Devletleri’nde işsizlik, sefalet, göç günleri arasında bir umut ışığı arayan insanların ün ve para uğruna katıldıkları acımasız bir dans yarışmasını konu ediniyor. Yarışmaya katılanlar, saat başı aldıkları kısa molalar dışında durmadan dinlenmeden günler boyunca dans edecekler ve sonunda ayakta kalmayı başaran çift 1500 dolar ödül kazanacaktır. Bilindiği üzere ayağı kırılan atı vururlar. Filmde geçen konu da bu alışkanlık üzerine dans etmekten yorulanların elendiği bir çark sisteminden bahseder. Güzel bir kapitalizm eleştirisidir film.
Ata Neden Soldan Binilir?
Savaşlar esnasında insanlar kılıçlarını kolay çekebilmeleri için, kılıçlarının kınlarını sol taraflarında taşıyorlardı. Sol dizin altına kadar inen bu uzun kılıçla ata sağdan binmek, yani sağ ayağı üzengiye koyup, sol ayağı atın üzerine atarak binmek kılıç nedeni ile zor oluyordu. Soldan, sol ayağı üzengi üzerine koyup sağ ayağı atın üzerine atarak binince kılıç sorun yaratmıyordu. Özellikle savaşa giden ordularda disiplin nedeni ile bir örnek hareket edilmesi gerektiğinden solaklar da ata soldan binmek zorunda kalıyorlardı. Artık biniciler kılıç taşımıyorlarsa da, ata soldan binmek günümüze kadar uzanan bir gelenek haline geldi.
Tarihteki Ünlü Atlar
Benli Boz (Bamsı Beyrek’in atı. Zindana düşen sahibini on altı yıl beklemiştir), Düldül (Hz. Ali’ye Peygamber Efendimizin hediye ettiği attır denilir) Aşkar (Battal Gazi’nin atıdır. Kırk gün güneş görmeyen bir ahırda ıslah edilmiştir), Sisli kır (II.Osman’ın atıdır), Menekşe (II. Mahmut), Marengo (Napolyon), Kırat (Köroğlu’nun atıdır, sudan çıkıp gelmiştir), Rozinante (Don Kişot), Bukefalos (İskender), Kanthak (Budha).
Mahşerin Dört Atlısı
İncil’de adları geçen, kıyamet gününde ortaya çıkacaklarına inanılan 4 atlıdır. Kıyametin habercileridir. Ama zamanla bir deyime dönüşmüştür. Birbiri ile alakalı dörtlüleri anlatırken kullanılır. Şarkılara, şiirlere, filmlere konu olmuştur.
Atın Mezar Taşı Olur mu?
Genç Osman, çok sevdiği atı Sisli Kır ölünce mezarının üzerine bir taş diktirmişti. Sisli Kır ile beraber büyüyen genç padişah, can yoldaşının günün birinde dünyasını değiştirmesi üzerine sanki kendisinin bir parçası gitmiş gibi hüzünlenmiş ve ismini sonsuza kadar yaşatmak istemişti. Üsküdar’daki Kavak Sarayı’nın avlusuna defnedilmesini ve başına da kitabeli bir taş dikilmesini buyurdu. Sisli Kır’ın mezarı zamanla, sahipleri tarafından şifa bulmaları umuduyla getirilen hasta atlarla doldu. Getirilen atlar şifa buldu mu bilinmez ama Sisli Kır’ın mezar taşı hâlâ duruyor. Taş, İstanbul’daki İslâm Eserleri Müzesi’nde muhafaza altında.
Deh Deh Düldül
Red Kit’in atına bizimkiler düldül demişler. Orijinal ismi Jolly Jumper’dir. Düldül ifadesi Hz. Ali’ye hediye edilen attan gelmektedir. Hz. Ali’nin atının düldül olması haliyle çokça eserde bu ismin geçmesine vesile olmuş. Hâlâ Anadolu’da birçok atın ismi düldüldür. Deh Deh Düldül ismiyle bir şarkı da vardır.
Satrançın L Hareketlisi
Satranç oyununda L şeklinde hareket eder At taşı. Oyunun meşhur hamlelerinden olan Alman Defansı At’ların simetrik olarak öne çıkarılması ile kurulur. Dünya satranç şampiyonlarından Gary Kasparov atı vezire değişmem diyerek satrançta bu taşın ne kadar önemli olduğunu anlatmak istemiştir.
At Murattır
Türkler Müslümanlığı kabul etmeden önce göğün katlarını en hızlı geçmek adına ölenlerin mezarlarına atlarını da gömerlerdi. İnanca göre ölen kişi at sırtında gökleri aşarak muradına ererdi. Yine o zamanlar at kurban edilirdi. Ölen atın ruhu yedi kat göğü geçerek istenilen dileği tanrıya iletir denilirdi. At murattır sözünün o yıllardan kalma olduğu söylenir.
Türk Üçlemesinin İlki
At, Avrat ve Pusat (silah) üçlemesi Türkler için sürekli kullanılır. Göçer bir halk olduğumuz için at sırtında geçen ömrümüz, korunmak için yanımızdan eksik etmediğimiz silahımız ve dillere destan çöllere düştüğümüz, dağları deldiğimiz eşlerimiz vazgeçilmezimiz olarak kültürümüzde yer edinmiştir.
Unutulmaz Yılkılar
Yılkı atların hiç ehlileştirilememişler olanlarına yada evcil olduğu halde özgür bırakıldığında doğada ayakta kalmayı başarabilen güçlü atlara denir. Yılkı kelimesi Tolkien kitaplarında, Cengiz Aytmatov kitaplarında ve Grup Kızılırmak şarkılarında yer alır. Yılkı denildiğinde ilk akla Yüzüklerin Efendisi serisindeki büyücü Gandalf’ın Gölgeyele si (shadowfax) akla gelir. Bir de Steven Spielberg’in Savaş Atı filminde bir attan bahsedilir. Bahsi geçen atın ikinci dünya savaşında barışa ve diyaloğa vesile olduğuna dikkat çekiliyor.
Atlar ve Türkler
Türkler tarih sahnesinde var oldukları zamandan beri hem atları hem de binicilikleri ile ön plana çıkmışlardır. Atla ilerlerken geriye doğru ok atabilen bu binicileri Çin kaynakları uzun uzun aktarmaktadır. Şairlerin dediğine göre “binici Türk’tür, diğerleri yüktür” o zamanlar. Lakin zamanla ülkemizde biniciliğe de atlara da olan ilgi azalmıştır. Yakın zamandaki araştırmalara göre Türkiye’de safkanlar dâhil sadece 360 bin civarında at olduğu tahmin edilmektedir. Bugün, Safkan Türk Atı diyebileceğimiz tek at ırkı, Türkmenlerin Ahal-Teke atıdır. Diğer Türk asıllı toplulukların ellerinde ırk vasfı gösteren at cinsleri var ise de bunların soyları Ahal-Teke atları kadar takip edilmediği için safkan denmesi pek mümkün değildir.
Bu Kitap Atı mı Anlatıyor İnsanı mı?
Bir doru atın sahibi tarafından yılkıya bırakılma öyküsünü anlatan “Yılkı Atı” romanı; Abbas Sayar’ın, Sekili’de çiftçilik yaptığı yılların gözleminden yola çıkılarak yazılmış ilk romanıdır. 1971 yılında TRT Roman Başarı ödülünü alan kitap aslında bir kıssadan hisse çıkarma kitabıdır diyebiliriz. Yazar insanın hayvani yanlarını ortaya sermekte ve sevgisizliği anlatmaktadır. Mehmet Nuri Yardım’a göre bu kitap muhakkak 100 temel eser arasına alınması gereken bir kitaptır.