Şiddetle akan nehirde kano ile ilerleyen insanın hâlini düşünün. Ne badireler atlatır, ne tehlikelerden kıl payı kurtulur. Ama elindeki küreklerle her daim dengeyi tutturmak peşindedir. İşte bizlerin, Müslüman gençlerin modern zamandaki hâli…
Bu yazı Asım Gültekin abiye hürmetle yazıldı.
iz de bilirsiniz ki, büyük şeyler yapmaktan daha önemlisi istikamet üzere olmaktır. Nice kimseler çok iyi durumlardan kötü durumlara sürüklenmiş, hikmet merdivenlerini tırmanırken birden alaşağı edilmişlerdir. Günümüzde ise bir yol tutturup aynı minval üzere ilerlemek, sapmamak, kaymamak o kadar zor ki. Özellikle henüz bir istikamet tutturamamış yalpalama aşamasındaki (benim gibi) gençler için durum oldukça vahim. İnsan yörüngeye oturana kadar öyle karmaşık yollardan geçiyor, öyle imtihanlara tâbi tutuluyor ki… Bu hayatta, ırmağa bırakılmış saman çöpü misali, başımızı taşlara çarpa çarpa ilerliyoruz. Suyun kıvrımlarında bir sağa bir sola devrilip, kimi zaman alabora olup böylece deveran ederek yaşamaya çalışıyoruz. Irmağın nihayete erdiği noktaya doğru akıp duruyoruz sürekli. Irmak suları sonunda denize dökülünce, çakıl taşlarının çarpıntısından, tüm yalpalamalardan kurtulacağız. Huzura, sükûta ereceğiz. Engin denizin ferahlığı ve rahatlığı saracak bizi. Ama o denize ulaşana kadar, ırmağın şiddetli akıntısı ve çakıl taşları,
İnsandan beklenilen, hiç hata yapmaması, hiç kendini kaybetmemesi değildir. Ancak, dengesi bozulduğu zaman hızlıca kendini toparlaması, en acil şekilde tevbe (serum) tedavisine başvurması ve yörüngesine oturması gerekmektedir. Şiddetle akan nehirde kano ile ilerleyen insanın hâlini düşünün. Ne badireler atlatır, ne tehlikelerden kıl payı kurtulur. Ama elindeki küreklerle her daim dengeyi tutturmak peşindedir. İşte bizlerin, Müslüman gençlerin modern zamandaki hâli… Yalnız burada dikkat edilmesi gereken ince bir nokta var. Hiçbir çalkantı ile boğuşmuyorsak, her şey süt liman ise, derdimiz tasamız yoksa, durum sandığımız gibi normal ve gayet yolunda olmayabilir. Biraz sonra kopacak bir fırtına öncesi anlarda eğleşiyor olabiliriz.
O yüzden ilk önce şunu unutmamak gerekir ki, iyi ve güzel zamanlarımızın parıltısına kapılıp büyük laflar etmek çok tehlikeli. Biraz ileride, birkaç sene sonra, hemen şu tepenin ardında, nasıl şiddetli ve hiddetli bir dönemecin bizi beklediğini bilemeyiz. Büyük konuşmak ise, durduk yere fırtınalara davetiye göndermektir. O fırtına gelip çattığında “ben böyle yapmam” diyerek kulağını çınlattığımız “böyle”ler imtihan olarak karşımıza çıkabilirler. O yüzden yapılacak şey dalgalarla boğuşurken de, soluklanacak bir an bulup kendimizi güvende hissettiğimizde de, istikameti talep etmektir. Bunun duadan başka bir yolu çaresi yok. Böyle tehlikeli bir yerde kanoya biniyorsan sadece küreklerine güvenemezsin arkadaş, can yeleği de giyeceksin. Canandan dua ile can talep edeceksin, istikamet isteyeceksin. Bir de, eğer görürsen birisi tehlikede, onu uyarmadan bile önce ona dua etmek gerekir. yani modern zaman ve onun akıl çelen taktikleri, peşimizi ırakmayacak.
Böyle birbirimize dua edip geçineceğiz, ta ki bu nehrin akıntısından engin denizlere ulaşana kadar. Gönül erkenden sükût istiyor, dinginlik ve sakinlik istiyor. İstiyor ki, çekilip bir köşede, akıntının dışında rahat bulayım. Ah, bazen ne kadar yoruluyor bu hengâmenin içinde, ne kadar daralıyor değil mi? Ama denize ulaşmak istiyorsak başka çare yok. Biraz canımız yanacak. Biraz çakıl taşları ile müsafaha yapacağız, biraz kafayı gözü dağıtacağız. Belki biraz şirazemiz dağılacak, hemen toparlanacağız, dua edeceğiz.
İnanıyorum ki, dengede durmaya çalışmak, tüm bu uğraş ve çaba, istikamet efradındandır. Ondan gayrı değildir. Ancak şeytana çalım atmak için insanın da bazı taktiklere sahip olması lazım. Tren raydan çıkmadan önce makinisti uyandıracak bir dostu, bir yoldaşı, bir hocası olsa ne güzel olur değil mi? Dengesi bozulanın kolundan tutacak, ayağı kayanın belinden yakalayıp çekecek profesyonel sporcularla yolculuk yapmak iyi bir taktik olabilir. Genç’in her sayısı benim biraz kulağımı çekiyor mesela. Arkadaşlarımı da iyi tokat atan çocuklardan seçiyorum, bir falso görünce dalıyorlar. Birkaç tane de güngörmüş abim/hocam var. Oh, mis gibi! Böyle bir yolculuk tek başına yol almaktan daha güvenli.
Bence siz de takımınızı oluşturun. Çadırınızı profesyonellere, güzel ağabeylere ve Allah dostlarına yakın kurun.