Cenab-ı Hakk’ın: "Biz yeryüzünü bir beşik yapmadık mı?" (Nebe’, 6) buyruğu, üzerinde inceden inceye ve ibretle tefekkür edilmesi gereken büyük bir hakikatir.
Beşeriyeti bir müddet zevk ve safa âleminde sallayan, sonra ebediyete doğru uykuya salan dünya, hem fanî, hem de bakî âlemin beşiğidir. Dünya, öyle bir beşiktir ki, bir yandan üzeri, bulutların akşam ve sabah rengi, ahengi, iklimi ve cümbüşüyle, diğer yandan da sürur ve dramları ile donatılmıştır.
Bir de ahiret beşiği diye tabir edilen kabir vardır ki, fanîliğin hikmetlerini idrak edebilen veya edemeyen, ebedîliğin azametini hissedebilen veya hissedemeyen herkes, sonunda oraya girer. Kısacası her insan, dünya beşiğinden kabir beşiğine bırakılarak kıyamet ve ahiret yolculuğuna çıkartılır. Nihayet, dünya ve kabir hatıraları ile mahşer sabahında uyandırılır.
Şu halde dünya, hayatı ve mematı (ölümü) ile tam bir ahiret beşiği olarak tertiplenmiştir. Hakîkaten insan ceset bakımından önce bir tabiat unsuru olarak topraklarda, bir müddet babanın sulbünde, sonra bir annenin karnında ve nihayet kollarında, bir zaman da ebeveynin kalbinde bir ömür sallanır durur.
Kız çocuklarının oyuncak bebeklerini bir oyuncak beşikte ninni söyleyerek salladıkları gibi, koca dünya da, insanoğlunu uzun seneler, esen kader rüzgarına göre sallar durur.
Dünya, imtihan gereği, insanın hem tekâmül etmesine hem de kendisini mahvetmesine sebep olacak tarzda dizayn edilmiş bir beşiktir. Bu tekamül beşiğinin menfilikleri ve abesleri içinde sallanıp da, îman olgunluğunu elde edemeden, dünya`nın medd (iniş) ve cezirleri (çıkıkları) içinde boğularak, yaratılışın sır ve hikmetinden habersiz kalanlara ne yazık!
Dolayısıyla ömrünü gafletle geçirenlerin dünyası, çocukların gözlerini bağlayarak oynadıkları "körebe" oyunundan başka bir şey değildir. Onlar, nebilerin ve velîlerin kendilerine uzattıkları can kurtaran simitlerine, sırf nefsanî arzularına ters düştüğü için itiraz edip ilgisiz kalırlar. Sürekli ölümden uzak bir hayal dünyasını imar etmeye çalışırlar. Zift dolu dünyalarında sefaletlerini saadet görmenin garipliği içinde diri ölüler olarak, cesetlerinin hamallığı içinde yaşayıp erirler.
Dünyanın oyuncaklarından kurtulup gönül iklimine girenler için ise ölüm, hakîkî hayatın doğum noktasıdır. Gölgeler aleminden aslî aleme bir intikaldir.