
İbrahim Kaşgar
Futbolun hayatımızda işgal ettiği alan genişledikçe genişliyor. Arkadaşıyla futbol geyiği yapmaktan başka ortak nokta bulamayan gençler, futbol bilgilerini artırmak böylece halka açık münazaralarda takımını en iyi şekilde savunmak için ellerinden geleni yapıyor.
Bilgi ve birikimlerini artırmak için çok fazla araştırma yapmalarına gerek kalmadan, bütün futbol besinleri ağızlarına tıkıştırılıyor. Spor gazetelerinin dışında, en az bir spor gazetesi kadar spor sayfası olan gazeteler ve tabii ki spor programları…
İsimleriyle bizi müthiş zekalarıyla tanıştıran spor programlarına şükran borçluyuz. İçerikten formatına, alelade konulardan yorumcuların densizliğine uzanan yelpazede birkaç programa ucundan değinelim. Sonra ardı sıra müsaadenizi isteyelim.
Telegol: Pazar geceleri sabahlara kadar süren, daha çok yorumcuların kendi aralarındaki çekişmelerden büyük keyif alınarak izlenen program. Konuları hiçbir zaman futbol olmadı. ‘Telegol bu hafta yine bomba gibi bir dosyayla geliyor’ duyuruları ekrana kilitlendiğiniz, ne var ne yok diye kanalları gezerken bir alt yazıya takılıp saatlerce izleyebileceğiniz ama o alt yazıda sürprizin bir türlü gerçekleşmediğini görüp kendimizden geçtiğimiz eğlencelik. Şike ve teşvik konusunda niyetlerini sorgulamaktan çok, kamera karşısında nasıl bu kadar soğuk kanlı olunur, hazır cevapla top başkasına atılır diye ibretle izlenirler. Yorumcuların gaflarıyla uzun süre dillerden düşmeyen, sunucunun her programı ‘Evet yine geç oldu ve ağzımızdan yine garip sözler çıkıyor sayın seyirciler… bunun için sizlerden özür diliyoruz’ diye apar topar kapattığını hatırlatalım.
Futboldan başka her şeyin bu programlarda konuşulabilmesi konusunda ufak bir anekdot aktarıp Telegol bahsini kapatalım: Program yorumcularından Serhat Ulueren, Telegol dışında ‘Son Nokta’ isimli bir program sunuyordu. Programın konuğu Hakan Şükür’le arasındaki diyalog aşağıdadır:
Serhat Ulueren: Okul ya da cami yaptırmayı düşünüyor musun?
Hakan Şükür: Evet, okul yaptırmayı ciddi olarak düşünüyorum.
Serhat Ulureren: Peki cami?
Hakan Şükür: Şuan camiye ihtiyacımız yok. Bu yüzden okul yaptırmayı düşünüyorum.
Serhat Ulueren: Cami, cami diyorum.. Cami yaptırmayacak mısın?
(Buradan sonra Hakan Şükür ‘ne alakası var, neden bunları soruyorsun bana’ şeklinde bozuk attı.)
Maraton: Şansal Büyüka- Erman Toroğlu ikilisinin daha çok ortaokul skeçlerini hatırlatan spor programı. Haftanın maçlarından çok hakem hatalarına yer verilip, yanlışlıkla hata yapan hakem köşeye sıkıştırılır, sağ sol girişilir. Ki hakemin o hatayı bilerek yaptığını, pozisyonu görmezden geldiğini düşününce Erman Hoca’nın MHK Başkanından başlamak üzere hakemlere, gözlemcilere hatta abartıp MHK başkanlık binası güvenlik görevlilerine kadar uzanan şecereyi tatlı sözlerle (!) yad ettiğine şahit oluruz.
İlginç diyalogların bu programda geniş bir yer kapladığı biliniyor fakat artık televizyon kapattıracak sığlıkta, ailecek izlenebilmesi imkansız bayağılıkta bir duruma geldiklerini göz ardı etmeyelim. Son bombayı Yüksel Aytuğ, Sabah Gazetesi’nde yazdı: Lig TV`deki Maraton`da Erman Toroğlu ile Şansal Büyüka, Fenerbahçeli Kezman`ın küfür yüzünden atıldığı pozisyonu tartışıyorlardı. Şansal Büyüka, bir futbolcunun rakibe küfrettiği zaman da hakem tarafından oyundan atılıp atılmayacağını merak etti. Toroğlu, yine kendi usulünce konuya "açıklık" getirdi.
E. Toroğlu: Hakeme küfür etme, rakibe de etme, git takım arkadaşın Tuncay`a de ki; "Tuncay f.ck me!.."
Ş. Büyüka (Düzeltmek ister): F.ck you hocam!
E. Toroğlu: Yok yok, tersini yap, "Tuncay f.ck me" de! Yine kırmızı kart lâzım... İşin ilginç yanı; bu sohbetin ardından ekrana gelen görüntülerde, Kezman`ın devre arasında soyunma odasına giderken hakemin önünde söylediği "F.ck you" sözünün bip`lenerek ekrana getirilmesiydi. (08/02/2007)
Santra: Son dönemin parlayan yıldızı eski hakemlerden Ahmet Çakar’ın şefliğinde alabildiğine geniş bir yelpazeyi (muhtarlar ve ihtiyar heyetleri mesela) futbola dahil etmeyi başaran enfes bir program. Ahmet Çakar-Kazım Kanat ikilisinin diyaloglarını balla kesip diğer bir konuya geçmek isteyen spikerin de arada fırçayı yediği, Çakar’ın her programda ‘ Eyy MHK Başkanı, Eyy hakemler, Eyyy futbolcular, yöneticiler diye haftalık nutkunu attığı tadından yenmez bir o kadar da bünye kaldırmaz format.
Meddah gösterisini andıran üç programı yukarıda özet geçtik. Bunların dışında gerçekten futbolun konuşulduğu, analizlerin yapıldığı, samimi değerlendirmeler içeren programlar da var. Ne kadar prim verirsiniz bilemem ama yukarıda bahsettiğimiz programlar kadar sulandırılmaya müsait bir çok televizyon formatı müsait bir ekranda sizi bekliyor. Aksi halde başa dönelim ve şu yazıyı tekrar okuyalım: (Futbol Bir Ömrü Yer mi?, Genç Dergi, Sayı 4)