
Minyatür bir sırça köşkü muhteşem bir binanın güneş alan bölümüne nakşeder mimar. Hayal dünyasından mı, masallar âleminden mi geldi bilinmez. Binaların el değmez köşelerinde bize sürpriz yapmayı bekler serçe saraylar.
Kuş köşkleri; serçe, saka ve kırlangıç gibi korunmaya muhtaç küçük kuşlar için yapılmıştır. Canlıya duyulan sevgi ve sevap arayışından doğmuş kuş köşkleri, kuşlar için yapılan barınakların sanatsal bir incelikle ortaya konulması sonucu ortaya çıkmıştır.
Minyatür bir sırça köşkü muhteşem bir binanın güneş alan bölümüne nakşeder mimar. Hayal dünyasından mı, masallar âleminden mi geldi bilinmez. Binaların el değmez köşelerinde bize sürpriz yapmayı bekler serçe saraylar. Kuşların girebilmeleri için kapılar, hava almaları için pencereler, kubbeler, balkonlar, cihannümalar, sütunlar kısaca mimarın bu masalsı sarayı minyatür bir ihtişam içinde sunulur gözlerimize.
Türk-İslam mimarisinden başka hiçbir mimaride eşi benzeri bulunmayan kuş köşklerinin ilk örnekleri 13. yy da Sivas’ta İzzettin Keykavus şifahanesinde rastlanır. İstanbul’da 16.yy da Mimar Sinan’ın eserlerinde de kuş köşklerini görürüz.
Bugün mü? Belki de pek çoğunun yanından farkına bile varmadan geçtik, ama onlar hala duruyorlar. İstanbul’un pek çok gizli köşesinde bizi bekler, durur serçe saraylar: Perşembe pazarı semtindeki hanlarda, Sandalcılar Sokağı’nda, Valide Hanı civarında, Laleli Camii çevresinde, Nuruosmaniye Camii ağırlık kulelerinde, Üsküdar Ayazma ve Selimiye camilerinde, Tokat Ulu Camii’nde, Anadolu ve Rumeli’nin hiç umulmayan köşelerinde… Birden karşımıza çıkarlar ve bizi büyülü bir dünyaya götürürler.
Kumruların ve güvercinlerin HU HU diyerek dem çekip baş eğmeleri halk arasında Allah’ı zikrediyorlar düşüncesiyle kutsal kabul edilirdi. Bu yüzden onların avlanılması günah sayılırdı. Bu kutsal hayatlar için sırça saraylar yapmayı düşünmüş atalarımız sevgi ilişkisinin gergef gergef dokunduğu bir hayat seviyesi yakalamışlardı. Bizler, yani onların çocukları, bunca sevgisizliğe, yabancılaşmaya ve yalnızlığa nasıl itildik? Serçe saraylı köklerimizden nasıl koparıldık? Hala daha koparılmak istenişimizin sebebi nedir?
Nerede zamanımızın serçe sarayları !?