
İbrahim Refik
Yüzyıllar boyunca Avrupa`dan gördükleri acımasız zulümlerden sonra Osmanlı`nın engin hoşgörüsüne sığınan Yahudiler, kendilerine kapıları açılan Osmanlı topraklarını, bir şükran ifadesi olarak "İsmail memleketi" olarak andılar. Ama gelgelelim, "Pax Ottomanica" adı verilen bu Osmanlı barışı sayesinde huzur dolu günleri ve Osmanlı`nın kendilerine yaptığı kadirşinaslığı çabuk unuttular. Devlet-i Aliyye`nin zayıflamasıyla birlikte, Birinci Dünya Savaşı arefesinde Mısır`daki mültecilerden bir lejyon oluşturup bu birliği Türkler`e karşı İtilaf güçlerinin hizmetine sunmak ve bunun karşılığında da İsrail Devleti`ni kurarken İngilizlerden yardım almayı planladılar. Bu amaçla Siyon Katır Bölüğü`nü (Zion Mule Corps) kuran Yahudiler, İngilizlerle birlikte Çanakkale`ye çıktılar. 562 kişilik bu Katır Bölüğü savaş boyunca istilacılara su, cephane ve yiyecek taşıyarak efendilerine ihanet ettiler. Bu katırcı Yahudiler, savaşın garip bir cilvesi olarak, karşılarındaki siperlerde Osmanlı askeriyle omuz omuza savaşan Osmanlı Yahudileri`yle de zaman zaman karşı karşıya geldiler. İngiliz işbirlikçisi bu Siyonist Yahudiler Osmanlı`nın yıkılmasını "yeni bir gelecek" olarak görürken, Osmanlı Yahudileri ise "geleceklerinin yok olması" olarak görmekteydiler.
Yüzyıllardır askerlik bile yapmadan zımmi statüsünde huzur içinde yaşayan Osmanlı Yahudileri, herkes topraklarından kovarken kendilerini kucaklayan Devlet-i Aliyye`nin bu savaştan sağ salim çıkabilmesi için cepheye de gitmişler, cephe gerisinde de hizmet etmişlerdir. (Kuleli mezunu Mülazım-ı Sani Abdullah Abut Abigadol ile Çanakkale`de Harp Madalyası, sonra İstiklal Madalyası almış bir Osmanlı Yahudisi Dr. Abraham Abravanel bunlardan sadece birkaçıdır.)
Kendi emperyalist emellerini gerçekleştirmek için, yetmiş iki milletten oluşan Osmanlı ebrusunun renklerini ayırma mücadelesi veren Batılı güçler, ektikleri nifak tohumlarıyla bunda başarılı oldular; ama neticede Osmanlı huzur şemsiyesinin altından çıkan hiçbir millet iflah olmadı, herkes parçalanmışlığın bedelini çok ağır şekilde ödedi ve hala da ödemekte...
Prof. Dr. Mete Tunçoku`nun, İngiliz arşivlerinde araştırma yaparken eline geçen Yahudi kökenli bir İngiliz askerinin günlüğündeki satırlar bunun acı, acı olduğu kadar da ibretli bir ispatıdır:
Gelibolu yarımadasında sıcakların bezdirdiği bir yaz günü... İki taraf arasında karşılıklı ateşkes ilân edilmiş. İngiliz saflarındaki bir Yahudi askeri can sıkıntısından bir Yahudi halk şarkısı söylemeye başlar. Türk siperleriyle aradaki mesafe sadece 8-9 metre kadardır. Bir süre sonra Osmanlı siperlerinden bir ses onun bıraktığı yerden şarkıyı devam ettirir. Karşı cepheden aynı şarkının devamını dinleyen İngiliz Musevisi şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez ve daha sonra günlüğüne: "İşte bölünmüş olmanın hazin gerçeği" diye ibretlik bir not düşer.