Bir kimse Peygamber -aleyhisselâm-’a gelip babasından şikâyet etti. Babasının kendisinden izin almadan, malından sarf ettiğini söyledi. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve selem- bu zatın babasını, huzuruna davet etti. Bu zat bir Pîri fâni idi, asâsına dayanıp huzura geldiğinde ona hitaben:
- Oğlunun izni olmadan malından alıyormuşsun, buyurdular. O zat Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve selem-‘ın bu sözünden, oğlu tarafından şikâyet edildiğini anladı.
- Yâ Nebiyyallah, bir zamanlar ben kuvvetli ve zengindim, oğlum ise zayıf ve fakirdi. O zamanlar ben ondan malımı saklamazdım. Hatta kendim yemez, ona yedirirdim. Şimdi ise ben, zayıf ve fakir oldum. Oğlum kuvvetli ve zengin oldu. Malını benden saklamaya başladı. Ben, o yesin diye önüne koyardım. O ise benden saklıyor. Onun bana yaptığı muameleyi ben ona yapmadım. Yine de eski kuvvetim yerinde olsa, ondan malımı esirgemem, buyurduğunda, Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve selem-‘ın mübarek gözleri yaş ile dolup sakalları üzerine inci tanesi gibi yaşlar döküldü ve:
- ‘Haydi baba, git oğlunun malından istediğin kadar kullan; bu mal senindir’ buyurdu. (Ebu Davud, Buyu’, 79) Oğlu da Peygamberimiz’in bu sözlerine razı oldu. Babanın evlâdının izni olmadan malından sarf edebilmesinin caiz olduğu, işte bu hâdise üzerine anlaşıldı.