Nedim Kaya
Bir zamanlar İngiltere’nin İrlandalılara ve Finlilere bile beyaz demediğini öğreniyoruz. Aynı şekilde yüzde 18 beyaz hesaplandığına göre Hintliler, Çinliler, Afganlar gibi nisbeten koyu tenliler ve çekik gözlüler beyaz sayılmamış anlaşılan. Burada daha çok İngilizlerin “Caucasian” dedikleri cilt renginin beyaz sayıldığını anlıyoruz. Her halükarda Türkler beyaz grubuna giriyor sanırım.
Değerli Yavrum
Daha önce demiş miydim bilmiyorum: Sana yazdığım bu mektuplar aynı zamanda bir aylık dergide yayınlanıyor. Maksat daha fazla insan yararlansın. Dergi redaktörü abiler uyardılar bütün köşe yazıları 600 kelimeyi geçmeyecekmiş. Böylece grafiklere daha geniş yer verilebilecek ve sayfalar görsel olarak rahatlayacakmış. Bu da bundan sonra daha kısa mektuplar yazacağım anlamına geliyor. 666 kelime şartı getirmediklerine göre kötü niyet aramaya gerek yok.
Son zamanlarda Dünya nüfusu hakkında istatistikler yayınlanmakta ve yıllık periyotlarla bu istatistikler güncellenmektedir. Mukayese etmen açısından değerli bilgiler içerdiğini tahmin ediyorum. İşini daha da kolaylaştırmak için 1900 ile 2000 yıllarını karşılaştıran bir grafik ekliyorum. Soru şu: Şu anda altı milyar civarında olan dünya nüfusunun 100 kişilik bir kasaba tarafından temsil edildiğini ve her millet, cinsiyet ve grubun sayıları nispetinde bu kasabaya yerleştirildiğini düşünelim. Ortaya çıkan manzara nasıl olurdu? Öncelikle bu istatistiklere bazı itirazlar olduğunu önceden belirteyim. Şimdilik itiraz edilen cümlelerin sonuna yıldız koyup sonra değineceğim.
100 kişilik Dünya kasabasında
60 Asyalı, 12 Avrupalı, 8 Latin Amerikalı, 14 Afrikalı, 5 Kuzey Amerikalı ve bir Avusturalyalı bulunacaktı.
18’i beyaz, kalanı “beyaz olmayan” olacaktı.*
33 Hristiyana karşılık, 18 müslüman, 14 hinduist, 16 dinsiz, 6 budist, 13 diğer dinlere inananlar olacaktı.*
5 kişi kasabanın malvarlığının yüzde 32’sini elinde bulunduracaktı ve bu beş kişinin tamamı Amerikalı olacaktı.
20 kişi tüm kasaba malvarlığının yüzde 89’una sahip olacaktı. 33 kişi kasabanın malvarlığının sadece yüzde 3’üne sahip olacaktı.
80 kişi normal hayat standartlarının altındaki evlerde yaşıyor ve fakir olacaktı.
24 kişi elektrikten mahrum olurken, mahrum olmayan 76 kişinin çoğu elektriği sadece gece aydınlatması için kullanıyor olacaktı.
67 kişinin okuma yazması olmayacaktı.
50 kişi yetersiz beslenirken 1 kişi açlıktan ölecekti.
33 kişi emniyetli su kaynaklarına ulaşamayacaktı.
11 Homoseksüel ve 89 normal cinsel tercih söz konusu olacaktı.*
1 kişi AIDS olacaktı.
1 kişi ölmek üzere olacaktı.
1 kişi doğmak üzere olacaktı.
1 kişi üniversite mezunu olacaktı.
7 kişi internete girme imkanına sahip olacaktı.
50 erkek, 50 kadın olacaktı.
9 kişi sakat olacaktı.
18 kişi günde 1 dolarla geçinmek zorunda olacaktı.
53 kişi günde 2 dolarla geçinmek zorunda olacaktı.
1.12 trilyon dolar askeri harcamalara ayrılırken, bunun 11’de biri yani 100 milyar dolar gelişme yardımlarına harcanacaktı.
İçinde bir buzdolabı, bir gardrop, bir yataklı evi olan her şahıs en zengin 25 kişiden biri olacaktı.
Bir banka hesabı olan herkes en zengin 30 kişinin içinde olacaktı.
İstatistikler uzayıp gidiyor ama verdiğim bilgiler durumu genel olarak gözler önüne seriyor sanırım. Burada bazı istatistiklere açıklık getirmekte fayda var. Örneğin beyaz derken neyi kastediyoruz? Bir zamanlar İngiltere’nin İrlandalılara ve Finlilere bile beyaz demediğini öğreniyoruz. Aynı şekilde yüzde 18 beyaz hesaplandığına göre Hintliler, Çinliler, Afganlar gibi nisbeten koyu tenliler ve çekik gözlüler beyaz sayılmamış anlaşılan. Burada daha çok İngilizlerin “Caucasian” dedikleri cilt renginin beyaz sayıldığını anlıyoruz. Her halükarda Türkler beyaz grubuna giriyor sanırım. Gerçi Türkiye’de “Beyaz Türkler” terimi sadece küçük bir grup şanslı için kullanılmakta ama kategorik olarak durumumuz bu.
Yüzde 11 homoseksüel istatistiğine de bir soru işareti koymak durumundayız. Bunun son zamanlarda anormal cinsel tercihler konusunda esen rüzgara paralel belirlendiğini düşünüyorum. Bu tür konularda genellikle Batı kaynaklı özellikle de Amerikan araştırma şirketlerine müracaat edildiğini ve bu kurumların gelenekselden şaşan akımlara çok iyimser baktığını kabul etmek durumundayız.
Aynı şüpheyi dini istatistikler konusunda da dile getirmekte fayda var. Yukarıdaki araştırmaya dini konularda kaynaklık eden kuruma baktım, “Dünya Hıristiyanlık Ansiklopedisi” için David Barret tarafından yazılmış. Aynı konuda “Adherents.com” % 21 Müslüman (1.3 milyar) ve % 33 Hıristiyan (2.1 milyar) sayısını veriyor. (http://www.adherents.com/Religions_By_Adherents.html). Bu site yahudi sayısını da yüzde 0.22 yani 14 milyon olarak veriyor. Religioustolerance.org ise müslümanları yüzde 19’la yükselen, Hıristiyanlığı ise yüzde 32 ile azalan dinler arasında gösteriyor. (http://www.religioustolerance.org/worldrel.html) aynı siteye göre dini olmayanların sayısı da azalmakta.
Araya önemli gündem maddeleri girmezse dini istatistikleri önemine binaen gelecek ay ayrıntılı olarak yazmak istiyorum. Bu ay yazardım ama malum 600 kelime sınırı.
Gözlerinden öperim