M. Emin Büyükçoşkun
Bu topraklarda kendi kültürel kodlarını kullanıp, tarihi ve sanatsal mirasından referanslarla sanatsal üretim yapan sanatçı sayısı neredeyse yok gibi. Hele ki Türk Sinemasında durum daha da vahim. Değil kendi mirasını referans göstermek, ona zıt olan ne kadar unsur varsa beyazperdeye taşımak borç biliniyor. Derviş Zaim’in 17. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde yaşayan Eflatun adından bir minyatür sanatkarının hikayesinin anlatan Cenneti Beklerken adlı projesini duyduğumda, minyatür gibi görsel sanatımızın doruk noktalarından biri olan bir alanla, modern sanatın ulaştığı nihai bir nokta olan sinemanın bu önemli buluşması hakkında heyecanlanmıştık. Ne var ki film seyircide bu beklentileri tatmin etmekten biraz uzak bir noktada.
Kendi kültürel kodlarıyla, sanat mirasından beslenen referanslarıyla özgün bir yapım olmasına karşın Cenneti Beklerken üslup ve sinema dili açısından Batı sinemasının ve özellikle de Holywood’un anlatım kalıplarını kullanmaktan çekinmiyor. Neredeyse duyguları yönlendirmek için tasarlanmış bir askeri bando havasında olan müzik kah alçalıp kah yükselirken, senaryo da gereksiz entrikalar ve anlamsız olay örgüleriyle dallanıp budaklanıyor. Halbuki filmin son derece özgün ve orijinal içeriği biraz daha özenli ve sade bir senaryoyla, hiç de abartıya kaçılmadan tüm kuvvetini ve ruhunu seyirciye aktarılabilirdi. Bu bağlamda özellikle Eflatun Efendi’nin Leyla ile olan ilişkisi, her filmde ille de bir aşk hikayesi olmalı formülasyonunun bir uzantısı olmaktan öteye geçemiyor.
Yukarıda saydığımız tüm olumsuzluklara rağmen Cenneti Beklerken minyatür gibi özgün bir sanatı referans alan, üzerinde bulunduğu coğrafyaya dair söz söyleme çabasında olan bir film. Harikulade animasyonları, zekice kurgulanmış geçişleri, “ayna” gibi muhteşem metaforlarıyla film ciddi bir çabanın ve en önemlisi de samimi bir sinema kaygısının ürünü. Son dönemin popüler filmlerinde esamesini göremediğimiz bu unsur filmi izlenir kılan en önemli öğe. Dolayısıyla film anlatım dilindeki tüm problemlere ve senaryosundaki kimi aksaklıklara rağmen izlenmeyi hak ediyor.