Mustafa Güneş
İtiraf ediyorum: “Evet ben söyledim…”
“Bye” kelimesini kullanmayalım dedim…
Nefret ediyorum dedim…
Dilimizi kirletmeyelim dedim…
Her köşesinden yabancılık ve yozlaşma akan bu kelimeyi bırakalım dedim..
Tedbir alalım, uğraşalım, ne yaparsak yapalım bu tür virüslerden kurtulalım dedim…
Dilimizde çok güzel karşılıkları var dedim…
Örneğin: “Hoşça kal ve Güle güle” kelimeleri yeter de artar dedim…
Dedim amaaa!!!
Bu iki kelimeyi kullanırken dikkat edilmesi gereken bir ayrıntıyı belirtmeyi unuttum.
Vedalaşırken, kalan kişi, gidene: “Güle güle” diyor.
Giden ise kalana: “Hoşça kal”…
Bu kural telefon görüşmeleri için de aynen geçerli.
Örneğin arayan sizseniz kapatırken karşıdakine: “Hoşça kal” diyeceksiniz. Ya da arayan siz değil de karşıdaki ise size: “Güle güle” demek düşüyor.
Evet bu kadar basit…
Bu kurala uyulmaması, bir yanlışı beraberinde getiriyor haliyle.
Kelimeleri vurgulayarak okuduğunuzda da anlam farklılığı hissediliyor zaten.
Sonuçta her ikisi de iyi niyet temennileri.
Bu temenni mesajlarını veren daha farklı kelimeler de var. Önemli olan yerinde ve zamanında kullanmak.
Bu kültür ve dil ile büyümüş olmamıza rağmen, o kadar hata ve eksik var ki, yabancı dil konusunda ne kadar başarılıyız düşünmek bile istemiyorum.
Bir de yabancı dille eğitim konusu var ki, benim için ayrı bir yazı konusu olacak.
Şimdilik şu kadarını söyleyeyim:
Bir insan, yabancı dili, ancak anadilini konuşabildiği ölçüde konuşabilir. Başka bir ifade ile; ana dilinde ne kadar iyiyse yabancı dilde de ancak o kadar iyi olabilir.
Bu konuda, özellikle yabancı dille eğitim ve Türkçe konusunda fikirlerinizi ve deneyimlerinizi paylaşmanızı rica ediyorum.