İbrahim Kaşgar
Mezun olduğum okula, üniversiteye hazırlanan öğrenci arkadaşlarla bir söyleşi için davet edildiğimde şöyle bir soruyla karşılaşmıştım: “Üniversitede kültür sanat ortamı nasıl?” Gerçeği söylemek zorundaydım. Aslında ortam falan yok dedim, mesele yine kendinizde düğümleniyor. Kendini geliştirmek istiyorsan meseleyi kendi içinde halledeceksin. Çünkü üniversitede kızların çoğu ‘Avon’ (bu çeşitli kozmetik ürünler satan hede hödö bir marka) kataloglarıyla, erkeklerin çoğu ‘İddia’ kuponlarıyla yatıp kalkar. Çoğu kızın çantasında mutlaka bir ‘Avon’ katalogu, çoğu erkeğin cebinde mutlaka bir kupon ve gazete küpürleri vardır.
Evet, Ben bir dinozorum!
Üzücü bir durum. Fakat bunun böyle olmaması gerektiğini kimseye anlatamazsın. Bunun çabasını verirken ciddi bir efor kaybedersin, moralin bozulur ve ‘Evet, ben bir dinozorum’ deyip kenara çekilirsin.
Aslında bu yazının ilk cümlesi ‘İddia türü bahis ve şans oyunları oynamak haramdır’ olabilirdi ve bu ilk cümleyle yazı biterdi. Ama dikkatlerin çekilmesi gereken nokta, içinde yaşadığımız zaman zarfında türlü meşgalelerle odaklanmamız gereken yere değil de başka şeylere yönelmemiz.
Şimdi moda: İddia oynamak. Spor medyasından takip ettiğimiz ölçüde sürdürülen tartışmalar kulüplerin kendi çıkarları doğrultusunda bu oyuna son vermek. İkinci lig takımlarının gelirlerinin büyük bir bölümü İddia’dan geliyor. Naklen yayın sözleşmeleri, havuzdan pay alamamanın verdiği sıkıntı falan filan.
Muhtaç olduğun kudret İddia kuponlarında değil!
Ortada büyük bir para dönüyor ve herkes bu paradan en çok payı almak için birbiriyle savaşıyor. ‘1 YTL’lik kupon oynadım’ diyerek bu parayı küçümseyen elemanlar, böyle başlayan sürecin ne kadar büyük paralara döndüğünü bilmiyorlar. Ortada bir şeytan tüyü var ve aslında bu işi sırlar dünyası tadında sürdürmenin de alemi yok. Şöyle: İlk defa bu oyunu oynananların çoğu yatırdıklarından daha fazlasını kazanıyorlar. Bu da onları daha çok kazanmaya itiyor. Daha sonra “Ben biliyorum bu işi!” diye oynanan bütün oyunlarda küçük miktar da olsa paralar kaybediliyor. Bu bir kumar. Bunu böyle bilmek gerekiyor.
Örnekleyelim: Memlekete gitmem gerekiyordu. Babam yol paramı gönderdi. Fakat ben parayı yedim. Son on YTL kalmıştı. İddia büfesinin önünden geçiyordum. Maçlara şöyle bir baktım. Paramı bir kupona yatırdım. ‘Tek maçtan yattım abi? Büyük para kazanacaktım yatmasaydım.’ Parası biten eleman babasının kredi kartıyla otobüs biletini alır. Hatta internete girmişken birkaç maç oynayayım belki kaybettiğimi kazanırım umuduna kapılır. Buyurun buradan yakın!
Dedik ya işi sırlar dünyası tadında vermenin alemi yok. Burada bir erozyondan, bir kendini bilmezlikten bahsediyoruz.
Tek maç bilemedin, haftanın salağı sensin!
Bir bilincin aşılanması gerekiyor. Düzeni bozup, onun yalancı çarkına kapılmak, her geçen gün daralan çemberin içine sıkışıp kalmak isteyenler bir adım öne çıksın!
Birilerinin sizin oynamanız için yazdığı rolü benimsemeye başladınız! Sizi bekleyen sürprize sakın şaşırmayın. Cebinizde bir deste: Umutsuz umut!