
Ayşe Polat
Biyolojinin temel yapısını oluşturan iki buluştan bahsedersek, birincisi, ‘proteinlerin genlerimiz tarafından yönetilmesi’ olabilmektedir. Proteinler, hücreyi oluşturan yapı taşlarıdır. Hücrenin içinde, Yüce Yaradanın emriyle, sayamacağımız kadar çok işlev gerçekleştirirler. Hayatımızın olmazsa olmazlarıdır. Her protein DNA koduna bakılarak üretilir. Proteinler, DNA parçacıkları olan genlerin bir dönüşmesidir de diyebiliriz. Her canlının işlevlerini yürütmesini sağlayan bilgiler genler üzerine planlanmış, kodlanmıştır. Vücudumuzun bütün hücrelerinde DNA bulunmaktadır.
Bazı proteinlerin görevi tükettiğimiz besin kaynaklarını hücrelerimiz tarafından kullanılır hale gelmesine sağlamaktır. Mesela bu protein bakterilere laktoz adında bir besin kaynağından istifade etmelerini sağlar. Fakat yaşadıkları ortamda laktoz bulunmadığında, o proteinin bir işlevi kalmamış oluyor. Onun için Allah-u Teala öyle bir mekanizma yaratmıştır ki, o proteinin üretilmesi engellenebilmektedir. DNA o proteini kodlayan bilgiyi taşımakta. Burada ki dikkat çekici olayın DNA`nın okununarak yada engellenerek, ortama göre proteinlerin sayısı kontrol edebilmesidir.
İkinci önemli buluş “Allosteri”dir yani bazı proteinlerin bir molekülün ona bağlanması ile uzak diğer bir bölgesinin şekil değiştirme özelliği. Proteinler moleküllere bağlanarak kimyasal reaksiyona maruz bırakılırlar. Tabii her proteinin kendine has molekülü vardır. Kimyasal reaksiyon proteinin belirli bir bölgesinde gerçekleşir. Bu bölgeye aktif bölge adı verilir. Vücudumuzda oksijene bağlanan hemoglobin proteinini örnek verebiliriz. Hemoglobin üzerinde oksijene ayrılan hafif çukurlu bir bölge bulunmaktadır. Diyebiliriz ki proteinlerin yapısı onların ne tür işlev getirdiği hakkında ipuçları verir. Araştırmacılar bazen bir molekülün, proteinin işlevini durdurduğunu gözlemlerler. Sanki bu molekül proteinin kendi öz molekülü ile rekabete girer. Bu tür rekabet molekküller arasında gerçekten görülebilir; fakat allosteri`de farklı bir mekanizma söz konusudur. Araştırmacılar bu iki molekülün rekabete girmediklerini ve birbirinden uzak iki değişik bölgeye bağlandıklarını görürler. Proteinin işlevi bir molekül tarafından bu sayede durdurulabilir yada tersine hızlandırılabilmektedir.
Bugün laboratuvarlardaki çalışmalar genelde ökaryot (çekirdeğe sahip hücre) mayaların üzerine yapılır. Bu mikroskopik organizmaların dahi içlerinde binlerce çeşit protein düzeninin muazzamlığı bugün bilim adamlarını hayrete düşürmekte. Her geçen gün, haklarında daha da bilgi sahibi olduğumuz proteinler, içimizde her saniye bize hissetirmeden, hassas bir dengede, sessizce görevlerini ifa etmekteler. Bu kadar büyük bir çalışma, düzen ve ilim insanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlamamızı sağlıyor. İnsana verilen bu kadar değerin sebebi sadece doğmak, büyümek ve ölmekten ibaret olabilir mi`
*Monod Wyman Changeux
Kaynak: Changeux (2012). The origins of allostery: from personal memories to material for the future. J. Mol. Biol 9