
Mustafa Güneş
Toplum hakkında 1-2 çift söz etmek isteyen biri, evirip çevirip lafı okuma alışkanlığına getirir.
“Entelektüelim, çok şey biliyorum” şeklindeki bir tavır, “toplumsal sorunlara duyarlıyım” şeklindeki acıklı bir yüz iadesi ile süsleniverir…
Vee..
Milyon kere duyduğumuz o meşhur söz, sanki ilk kez söylenircesine ağır ve derinden gelerek, dudaklardan dökülür:
“Okuma alışkanlığımız yok abi…”
“ Okumuyoruz kardeşim…”
Vs…
İç dünyama zulmettiği için bu cümleleri sevmiyorum..
Söyleyenleri de “Helal olsun adama, toplum hakkında ne kadar çok şey biliyor” diye alkışlayıp tebrik etmiyorum.
“Sorun saymak” marifet ve çözüm olsaydı, medeniyetin ana üssü olurduk şimdiye kadar.
Ben alkışlanacak çözümler peşindeyim.
Hem az okumanın yada hiç okumamanın faydası yok mu san ki!..
Bir kere, vakit tasarrufu sağlıyorsunuz.
Az laf çok icraat felsefesini hayata geçirmiş oluyorsunuz. Kendinize, sevdiklerinize, işinize, hobilerinize vakit ayırabiliyorsunuz.
Doktorlar, göz sağlığı için, az okumayı hatta mümkünse hiç okumamayı tavsiye ediyor. Maddi birikim imkanı veriyor…
Düşünsenize sular seller gibi kitap okuduğunuzu. Ayda 3-5 kitap… Dünyanın parası… Ne lüzumu var canım… Koy bir kenara, 5-10 yıl sonra bir araba parası biriktirmiş olursun...
Kültürel sohbetlerde üstünlük sağlar…
“En son hangi kitabı okudunuz?” sorusuna kısaca “Ben kitap okumam!” diyerek, karşı taraftan gelmesi muhtemel tüm sorulara bir çırpıda cevap verebiliyorsunuz. Değilse; kitaplar, yazarları, ana temaları hakkında sıkıcı bir sohbetin içine dalmanız gerekecektir.
Seçim kolaylığı sunar…
İyi derecede kitap okuyan biri, reyondan seçim yapmakta her zaman zorlanacaktır.
Birkaç tercih arasında sıkışıp, zaman baskısını üzerinde hissedecektir.
Özetle söylemek gerekirse, neyin sorun olduğu ve ne kadardık bir sorun olduğu, hangi açıdan baktığınızla alakalı.
Çözümlere ihtiyaç var…