
Takiyye; yani inandığı şeyin aksini söylemek.
Takiyye, Şia inancına sahip olanların can ve mal korkusu yaşadığı dönemlerde sıklıkla başvurdukları bir çıkış kapısı olmuştur. Şia imamları tarafından meşru görülüp sıklıkla kullanılan takiyye, zamanla Şia’nın baskılara maruz kalmadığı dönemlerde de devam etmiştir. Hatta siyasi Şiiliğin nüfus alanını genişletilmesi projesinde bir inanç nesnesi haline dönüştürülmüş ve Şia’nın temel dini esaslarından biri haline getirilmiştir.
Öyle ki Şia imamları; “Takiyye vaciptir, onu terkeden, namazı terkeden gibidir”, “Mü’minin yapabileceği en faziletli amel, takiyyedir”. “Takiyyesi olmayanın imanı yoktur” gibi fetvalarla takiyyenin, Şia inancı açısından öneminin altını kalın kalın çizmişlerdir.
51 vatandaşımızın katledildiği kanlı Reyhanlı saldırısının ardından yapılan yorumlarda eylemin arkasında sadece Suriye el-Muhaberatı olmayabileceği, komşu başka ülkelerinin istihbarat birimlerinin parmağının da olabileceği vurgulanarak bu konuda İran işaret edilmişti.
En son Murat Karayılan’la görüşen İran’ın ünlü istihbaratçısı Kasım Süleymani’nin savaşa devam etmesi şartıyla PKK’ya ‘ağır silah’ ve lojistik destek teklif ettiği, PKK yönetiminin ise İran’dan gelen teklifi reddettiği haberlerini de gözünde bulundurarak soralım;
İranlı yetkililerin Reyhanlı saldırısının hemen sonrasında yaptıkları kınamalarını acaba nasıl okumak gerekiyor?
Reyhanlı patlamaları konusunda İranlı yetkililer gerçekten samimiler mi yok inançlarının en temel esaslarından biri olarak takiyye mi yapıyorlar?