Çağla Evsen
Güne nasıl başlarsınız bilmiyorum ama ben gazete okuyarak başlayanlardanım ve çoğu zaman bir haber yüzünden günümün geri kalanını zehir etme potansiyeline sahip olduğu için 3. sayfa haberlerini direkt geçerim.
Geçen gün gazetenin 3. sayfasına takılıp kaldım.
14 yaşında bir genç kız intihar etmiş.
14 yaşında, hayatının baharında ,henüz yaşamın eşiğine adım attığı yaşta kendini çatıdan salıvermiş…
Sonuç ölüm…
Baba üzgün, anne perişan…
Babaya soruyorlar ‘Bir sorunu var mıydı kızınızın?’
Cevap çok tanıdık.
İntihar vakalarının çoğunda olduğu gibi…
‘Bir sorunu yoktu, sessiz, sakin, uysaldı kızımız. Niye intihar etti anlamadık!’ diyor yaşlı gözlerle, acılı baba.
Adı Bahar. Ama baharını yaşayamadan hayallerini ve yüreğini de yanına alıp sır olmuş bir bahar şimdi.
3. sayfadan öteye geçemedim. Attım gazeteyi.
2 yıl önce Kasım ayı geldi aklıma. Güzel gözlü arkadaşımın en mutlu günüydü. Aylardır beklediği haber sonunda gelmişti.
Gülen gözlerle ayrıldığım arkadaşım aynı gece ağlayarak aradı beni.
Bir süre sakinleştirmeye uğraştım. Sonra başladı anlatmaya;
“Eve geldiğimde her zamanki gibi babam televizyona kilitlenmişti. Geldiğimi bile fark etmedi. Anneme olanları heyecanla anlatırken birden babam kükredi: ‘Çenemi kapatmalıymışım, belgesel izliyormuş, benim yüzümden izlediğinden bir şey anlamıyormuş, rahatsız olmuş.’
İşin ilginci ne biliyor musun? Yabancı bir belgesel kanalı ve söylenenlerden bir şey anlamıyor sadece izliyor…”
Bir saat boyunca anlattı. Anlattıkça ağladı, ağladıkça anlattı.
Biraz sakinleşmişti ama babasıyla arasındaki uçurum kapanamayacak boyuta erişmişti.
Her türlü hayvanın hayatını ezbere bilen bu baba kızının hayatından bihaber…
Afrika’daki aslanlardan, Avustralya’daki kangurulardan ya da kutuplardaki ayının yaşamı daha mı önemli kızınınkinden?
Kanguruların geri zıplayamadığı, yılanın dilini dışarı çıkaramayışı, kaplumbağaların kaç yıl yaşadığı, sineğin saatteki hızını bilen baba kendi yavrusunun hangi özelliklerini biliyor acaba çok merak ediyorum?
Oysa kızı şaşırabileceği kadar ilginç yeteneklere sahipti.
Ayrı bir dünyaydı arkadaşımın yüreği. Keşfe değer bin bir köşesi vardı. Yanı başında oturan kızında kopan fırtınalardan habersiz hayvanlar aleminde yaşıyordu babası.
İnsanoğlu işte uzaya gitti ama yavrusunun yüreğine giremiyor.
Can kırıklarıyla dolu yürekte babanın attığı her adım kızını biraz daha kanatıyor şimdi..!
Aynı evi paylaştığı babasıyla arasındaki uçurum Avustralya kadar uzak ,Afrikalılar gibi sevgiye aç ve kutup kadar soğuk babasına!
Son sözü hala kulağımda ;
‘Babam fareleri benden daha çok seviyor..!’
Elbette her baba çocuğunu sever ama ‘SEVGİ BİR EYLEM’dir.
Sevgi ispat ister, dokunmak, sarılmak, bir çift güzel söz ister yani ‘EMEK’ ister. ’SÖZ de babalık’ değil,’ÖZ de babalık’ ister.
14 yaşındaki Bahar’ın babasına göre ortada bir sorun yokken canına kıymış Bahar. Sessizmiş, sakinmiş kızı.
Fırtına öncesi sessizlik ‘uysallık’ olarak algılanıyor yani.
Bahar sessiz çığlıklarını duyuramamış olmalı ki ‘gerçek sessizliği’ seçti.
Bir Bahar daha gitti hayalleriyle ve sırlarıyla…
Her Bahar gibi…
Üzerinde pek durmuyormuş gibi yapıyoruz galiba üzerinde oturduğumuz gerçeğin..!
Yoksa bana mı öyle geliyor?
Günümün geri kalanı nasıl mı geçti?
Baharsız….
(Babalığın hakkını veren Babalara saygılar; yaş ve statü ayırt etmeksizin önünüzde eğiliyor ve ellerinizden öpüyorum..!)