Ev, yaban ellerin uzanmakta en çok güçlük çektiği bir dünya. Nohut oda bakla sofa da olsa içinde alemlerin genişliğini, ferahlığını barındırabiliyor. Özellikle “hanım eli” bazen farkında bile olmadan bin bir köşeye böler evi. Her bir köşe yeni bir güzelliğin “hanımca” yorumlanışıyla şekillenir.
Eve giden yollar bazen çetrefil ve zorlu da olsa, hedefte kavuşulacak huzur bu engelleri aşmaya değer. Eve gelen; yüzü görülmeye, tebessüm edilmeye, hoş sohbet etmeye, hem dünya hem de ahiret saadetine layık değil midir?
Evi huzur içinde tutmak ve bu huzuru her zaman korumak ayrı bir uğraş, başlı başına bir vazife bilinci gerektirir. Evi; misafiri gelir, güneşi görür, yaptığı yenir, sözü dinlenir kılan eller, huzuru da yoğurmak zorundadır dem be dem. Ayarında kullanmayınca malzemeyi, bazen iyi niyet bile kafi gelmeyecektir.
Evde mekanın ve zamanın yeniden şekillenip eşlik ettiği hayatlar söz konusudur. Cennet hayatından bir numune, en kıymetli sermaye bu yuvada bize sunulmadı mı? Kıymet bilip takdir edene...
Evden çıkışın çeşitli yüzleri de olsa, ilk adımın yoldaşı hep aynı lazım gelir. Geride kalanı emanet edicidir “Besmele”. Karşımıza çıkacağa adil bir karşılamadır. Dize dermandır.
Evin halleri, hepimizin aşina olduğu ama yüzünü biraz küstürdüğümüz bir dünyadan seslenmeye çalışacak bundan böyle. Adı üstünde; evimizin hallerinden bir kaç köşe.
Ev; Mevlana misali, bir ayağını “noktada” sabit tutma, diğeri ile alemleri dolaşma isteğinin bir tezahürü. Hanımca bir tezahür. Hanımın en güzel yansıması, en sağlam kalesi: evi. Kadın evine yüreğini katar, bir sığınak kabilinden kurar evi, ki gelen orada güveni bulur, huzuru bulur, Allah’ı bulur. Parmak uçlarına kadar bir kimliktir ev.
Evin Halleri her ev gibi misafire kapısını açık tutmuş durumda. Özellikle hanımefendileri ve onları önemseyenleri ağırlamaktan, beraber halleşmekten keyif duyarız. Gelene ikramımız, gidene selamımız eşlik etsin.