İnsanı kötülüğe teşvik eden ve onun apaçık düşmanı olan şeytan, insanın gönlünü sürekli çalmaya çalışır. Gönlü çalmaya yol bulamayınca sûret-i haktan görünür. Bu defa da insana günahları tatlı ve şirin gösterip işletir. Hatta günahı işletirken bir yandan da Allah’ın sonsuz merhamet sahibi olduğunu hatırlatarak, insanı büyük bir gaflete düşürerek Allah’ın affıyla kandırır .
Nitekim Şeytan’ın insanı aldatması ile ilgili olarak Mevlânâ Hazretlerinin şu değerlendirmesi oldukça mânidardır:
“Sen bu husûsta şeytanın oyununa gelme. O, öyle bir hırsızdır ki, karanlık geceleri kollar ve fırsatını bulunca kapına gelir, tıklatır. Sen de kapıya çıkar elindeki kandili tutuşturarak gelenin kim olduğunu görmek istersin. Fakat çakmağı her çakışında o hırsız kavı tutup söndürür. Sen de karanlık dolayısıyla bunu görmeyip hakîkatin dışına çıkar ve «kav nem kapmış» dersin. Böylece kavı söndüren hırsız, sana gizli ve meçhul kalır da sen ondan gâfil olursun. Şeytan, senin îmân kandiline gaflet karanlığında işte böyle müdâhale etmektedir. Dolayısıyla seni asıl müessirden bîgâne bırakıp gönül hânenden bütün fazîletleri çalmakta ve neticede seni âhiret müflisi hâline getirmektedir.”