İbrahim Refik
afız İbrahim Efendi... İkinci Meşrutiyet`in (1908) Mebusan Meclisi`nde, bugün Arnavutluk sınırları içinde kalan İpek şehrinin milletvekili… Sözünü daldan budaktan sakınmayan, parti disiplini cenderesine sığmayan, minnetsiz ve külfetsiz bir yiğit adam... Zaten İpek`ten mebus seçilmeye de, doğruya doğru, eğriye eğri demek şartı ile razı olmuştu. Meclise adımını atar atmaz da sözünde durmuştu. Durmuştu durmasına da defalarca ihtar almış, defalarca toplantılardan çıkartılmıştı. Bir defasında Maliye Nazırı Cevat Bey`e, `Büyük Ada`ya seni götüren vapurun kömürünü kim veriyor.` diye sormuş. Reis Ahmet Bey, bu sualin saded dışı olduğunu söyleyince, “Sadedden medet uman bu adamlar memleketle beraber iffeti(namusu) de batıracaklar.” demiş ve on beş gün içtimalara katılmama cezası almıştı.
Yine bu günlerin birinde Meclis`in gündemi, çıkartılması gereken önemli kanun teklifleri ile dolu olduğu sırada Meclis Başkanı Ahmet Rıza Bey, bizim ramazan bayramını takiben Ermenilerin bayramı geliyor, diyerek Meclis`in altı gün tatil yapılmasını teklif eder. Hafız İbrahim Efendi yine kürsüdedir: `Ramazanda erken tatil yapma kararını alırken sizlere söyledim. Şimdi tekrar edeceğim. İsterseniz beni yine aranızdan çıkarın. Efendiler! Bizim için bugünlerde asıl ibadet, vekili olduğumuz halka hizmettir. Yahu Allah`tan korkun! Kaç altın tahsisat (maaş) alıyoruz? Kaç saat çalışıyoruz? Gün diyemiyorum; kaç saat çalışıyoruz? Bayram tatil, seyran tatil, cuma tatil, pazar tatil... Şimdi, bu millet-i muazzamayı teşkil eden zevatın örf ve âdetlerine göre çalışacaksak, senenin üç yüz altmış beş gününde de burasını kapatacak sebep buluruz. Efendiler! Benim iki kesem var. Aldığım tahsisata el süremez oldum. Bir saatimiz bir altına gelecek... Bu paralar, köylünün dişi sökülüyor gibi toplanıyor. Kendi kesemden yediğim ekmekten gayrısı boğazımdan gitmiyor.` Ve gerçek anlamda bir devlet adamı olan bu `Doğrucu Davut`, konuşmasının ardından hakkında verilecek cezayı bildiğinden Meclis Başkanı`nın ihtarını beklemeden başı dik bir biçimde salondan çıkar.
Burada insanın aklına ister istemez, `Devlet adamı, kendini milletine adayan bir politikacıdır. Politikacı ise, milletin kendisine hizmet etmesini isteyen devlet adamı...` diyen George Pompidou`nun sözü geliyor. Kendini milletine adamak için Meclis`e gelen bu onurlu adam da, doğru ile eğri arasında bîtaraf olanların bertaraf olacağını bildiğinden, yanlışa yanlış deme yürekliliğini göstererek tarihteki şerefli yerini almıştır. Darısı şu anda 1,5 milyarlık ceylan derisi koltuklarda oturanların başına...