
Fotoğrafa farklı unsurları katmak bazen onu zenginleştirip görselliğini artırabilir. İlgi merkezini boğmayan bir arka plan fotoğrafa ciddi bir güç katar. Ancak fotoğrafta asıl olan sadelik ve ana konunun ön plana çıkmasıdır. Hele ana konuyu bastıran, gölgeleyen karmaşık arka planlar tabiri caizse ana konuyu öldürür. Bu bakımdan fotoğraf çekerken dikkat etmemiz gereken unsurlardan birisi de çekeceğimiz konunun detaylarını çok iyi göstermek olmalı. Çünkü bazen tamamını çekmektense, küçük bir detayını ayrıntılı olarak göstermek çok daha etkili sonuç verir. Bu yüzden çektiğimiz nesnede, cisimde, manzarada veya canlıda gösterişli birtakım detaylar bulmaya çalışmak önceliklerimizden olmalı.
Tuba Hayrat’ın gönderdiği, üzerinde buz olan gül fotoğrafı kış günlerini yaşadığımız bugünlere uygun bir fotoğraf. Güzel bir konu yakalamış ve kırmızı gül, buz, arka planda parça parça görünen karlı noktalar ve daha arkada görünen duvar, sokak, pencereler… Fotoğrafa o kadar çok şey katılmış ki ana konu olan gül ve buz oldukça gölgelenmiş ve arka planda kalmış. Oysa kareyi sadece gülün ve buzun ayrıntılarıyla doldursa ayrıntıları bütün ihtişamıyla ortaya çıkmış görselliği ve gücü hemen dikkat çeken bir fotoğrafımız olurdu. Bunun gibi fotoğrafları çekerken mümkün mertebe makro çekmek, yaklaşabildiğimiz kadar yaklaşmak ve sadelik birinci hedefimiz ve vazgeçilmez önceliğimiz olmalı.
Yaban hayatıyla ilgili fotoğraf çekmenin kendine göre bir takım zorlukları var. Hele kuş fotoğrafcılığı bu zorluğun en çok yaşandığı alanlardan birisidir. İlk başta ekipmanınız buna uygun olacak, sabırlı olacaksınız ve çok iyi gözlem yapacaksınız. Tabii bir de fotoğrafçı şansınız olacak. Çünkü bazen saatlerce bekler ya da dolaşırsınız karşınıza uygun bir konu çıkmaz. Bazen de durduğunuz yerde ayağınıza gelir.
Mehmet Gündüz’ün Bosna Hersek’in Sarajevo ilçesinde çektiği soğuktan birbirine sokulmuş kuş fotografı ‘kış temasına’ uygun bir fotoğraf olmuş. Her ne kadar etrafta kar ya da soğuk havayı gösteren bir emare olmamasına rağmen soğuktan tüylerini kabartmış ve adeta birbirlerine sığınmış kuşlardan havanın gerçekten soğuk olduğunu anlıyorsunuz. Bu bakımdan fotoğraf mesajını seyredene ulaştırıyor. Bu bakımdan başarılı olmuş diyebiliriz. Ancak fotoğrafta ciddi bir netlik problemi var. Muhtemelen fotoğraf tripod kullanmadan elle çekildiği için titreme olmuş ve netlik kaybedilmiş. Bir de fotoğrafta kuşları bir miktar daha yukarıya yerleştirip kondukları zemini veya çatıyı biraz daha gösterebilirmişiz. Buna rağmen gerek renkleri gerekse kuşların neredeyse tamamının bir ters bir düz yerleşmiş görüntü güzelliği içimizi ısıttı.
Ne Kadar Ayrıntı O Kadar Enerji
Yazılarımda zaman zaman dile getirdim: ‘İçinde insan unsuru olan fotoğrafları seyretmeyi daha çok seviyorum.’ Fotoğrafta canlıya ve hayata dair ne kadar çok ayrıntı varsa o fotoğraf daha pozitif bir enerji verir. Bu bakımdan Muhammed Sadık Ocak’ın bankta oturan yaşlı insan fotoğrafı içimi ısıttı doğrusu. Bir kere fotoğraf çok doğal. Yaşlı amcanın duruşu, okuduğu dua kitabına odaklanması sanki etraftan koparmış gibi sakin ve huzurlu bir durum oluşturmuş. Ayrıca amcanın siyaha bürünmüş hali ile etraftaki duvarların siyaha yakın renkleri hem renk olarak bir uyum oluşturmuş hem de birbirleriyle yaşıtmış hissi veriyor. Fotoğrafın hafif yandan çekilmesi, arkaya doğru uzayıp giden bank görüntüsü fotoğrafa ciddi bir derinlik katmış. Fotoğrafla ilgili söyleyebileceğim noktalardan birisi de ‘acaba biraz yere doğru eğilip, amcanın yüzü biraz daha iyi gösterilebilir miydi?’ sorusuna cevap aramak olurdu. Çünkü içinde insan olan fotoğraflara bakarken, insan yüzlerini daha net görmek fotoğrafa hem görsellik hem de duygu olarak ciddi bir katkı yapıyor. Bunun haricinde oldukça güzel kadrajlanıp, güzel çekilmiş bir fotoğraf olduğu konusunda hakkını teslim etmeliyim.
Dergimizin fotoğraf köşesine bugüne kadar çok fazla deneysel fotoğraf gönderen olmadı. Bu zamana kadar gelenler de açıkcası köşemizde yayınlanacak kadar kaliteli değildi. Mustafa Çadırcı’nın farklı bir teknikle çektiği deneysel fotoğrafı bu bakımdan ilklerden birisi oldu. Fotoğrafta üst üste çekim ya da düşük enstantane değerlerinde objektifli makinelerde objektifi hareket ettirerek buna benzer farklı fotoğraflar çekebiliriz. Görüntüleri üst üste bindirerek birbirleri arasında ilişki kurmak, hem belgesel hem de deneysel olarak ilgi çekici sonuçlar doğuran bir fotoğraf yöntemidir. Her ne kadar görüntü işleme programlarının yaygınlaşmasıyla, bu tür etkiler bilgisayar ortamında kolaylıkla yapılabiliyorsa da, daha fotoğrafı çekerken görüntüleri aynı kare içinde bir araya getirmek en etkili yöntem olarak düşünülmeli. Teorik olarak son derece basit bir teknik olan üst üste çekim, uygulamada karşılaşılan bir takım zorluklar nedeniyle herkesin kolaylıkla başarabildiği bir yöntem değil aslında. Ama teknolojide yaşanan hızlı değişiklikle artık bir çok fotoğraf makinesinde bunu ayarlamak mümkün hale geldi. Mustafa kardeşimiz bir fotoğraf yazılımı sayesinde aynı kareyi işleyerek üst üste bindirmiş ve gördüğünüz ilginç ve gizemli fotoğrafı bize göndermiş.
Sahneyi kurgulayıp, senaryoyu yazıp, müdahale edebildiğin unsurlara müdahale edip, anı yakalayıp ve tabiri caizse zamanı geldiğinde avının üzerine atlayan aslan misali avını yakalayan fotoğrafların seyrine doyum olmuyor. Hüseyin Ankaralı kardeşimiz bu saydıklarımızın hepsini belki de daha fazlasını yaparak dönüp dönüp bakılacak bir fotoğraf çekmiş. En başta fotoğraf; ışığın fotoğraf sanatında önemi ve gücünü gösteren güzel bir çalışma. Fotoğrafın artıları çok fazla. Güneşi tam batmaya yakın zamana kadar beklemiş, balık avlayan insanın hatlarını ve gölgesini çok daha iyi göstermek için tam güneşin önüne getirmiş. Ayrıca bunu yaparak güneşin fazla patlamasını da önlemiş. İnsanı sola yerleştirerek, oltanın ucuna doğru fotoğrafa ciddi bir derinlik kazandırmış. Deniz kenarındaki korkuluk ve zincirleri hatları kaybolmayacak şekilde yakalamayı başarmış. Fotoğraf her haliyle tebriği hakediyor. Havada uçan kuş ise fotoğrafcının sabrı, dikkati ve emeğinin kaymağı olmuş adeta.