Merve Büşra Kibritçi
Alaska’da hiç cami yok. Ancak 2010’da başlayan bir proje ile büyük bir mescit inşasına başlanmış. İnşaat hâlâ devam etmekte ve mescit dediğimize bakmayın, oldukça büyük bir proje. Kutuplardaki kardeşlerimiz ilk mescitleri için gerçekten çok heyecanlılar.
Amerika kıtasının en kuzeyindeki Alaska; doğusunda Kanada, kuzeyinde Kuzey Kutbu bulunan bir Amerika eyaleti. Amerika Birleşik Devletleri 1867 yılında bugünkü miktarla yaklaşık 120 milyon dolar vererek devasa Alaska topraklarını Rusya’dan satın aldı. Ancak bu toprakların gerçek sahipleri Kızılderililer, Eskimolar, İnyupikler, Aleutlardı... Alaska ismi de tahmin edileceği gibi bu yerlilerin kendi dillerinden; büyük topraklar, yarımada manasına geliyor. Dünyanın bir ucundaki Alaska’ya Türkiye’den ulaşım ise uçakla 3 aktarma ile yaklaşık 20 saati buluyor.
Kış mevsiminde -30 dereceleri gören soğukları ve her daim karla kaplı dağlarıyla Kuzey Kutbu’na çok yakın Alaska. Asya kıtasının en doğusunu Amerika kıtasının en batısına birleştiren Bering Boğazı’yla bağlandığı Rusya ile arasındaki mesafe 80 km civarında. Bu iki kara parçası arasında bir günlük zaman farkı var. Dünyanın en kuzeyindeki şehir unvanına sahip olan bazen aylar boyunca güneşin batmadığı Barrow, Alaska’ya bağlı. Yaz aylarında gündüz vakitleri Alaska’da 20 saate yaklaşırken, kış mevsiminde 6 saate inebiliyor. Gün ışığında gece yürüyüşleri yapabileceğiniz bir yer Alaska. Yaz ve kış, gündüz ve gece algıları bizim bildiğimiz düzen üzerine kurulu değil. Mayıs ayından Eylül ayına kadar süren mevsimlerde sıcaklık 5-18 derece arasında değişiyor. Hali hazırda ülkemize baharın geldiği, Gülhane’nin lale kokularıyla dolduğu Nisan ayında Alaska’da günlerdir kar yağıyor, güne 25 cm karla uyanıyorlar.
Kuzeyde binlerce yıldır yerli halk yaşasa da, Alaska’yı keşfeden kâşif Rusya adına çalışan bir kaptan olarak tarihe geçti. Bu kabile ve topluluklar Alaska’nın keşfedilmesinden sonra zaman içinde topraklarında yaşayan sayısız su samuru, fok ve tilkilerin post ve kürkleri için gelen Ruslar tarafından kıyıma uğradılar. Kürk ticareti yapmak için yerli halkı öldüren, topraklarını işgal eden Ruslar, tarihte unutulmayacak bir katliam yaptılar. Kürk tüccarı Grigoriy Şelihov’un önderlik ettiği saldırılarda Ruslar hiç kayıp vermediği gibi, çocuklar da dâhil olmak üzere yaklaşık 3000 yerliyi kafataslarını ezerek öldürdüler. Böylece yerlilerin nüfusu günümüzde inanılmaz oranda azaldı. Zamanla dillerini adeta unutarak, fakirlik içinde kaldılar. Öyle ki günümüzde Eskimolar sokaklarda biçare dolaşan, kendilerini alkole ve şiddete vermiş bir haldeler. Erkeklerinin bu haline karşılık kadınları da ciddi boyutlarda içine kapanıklar.
Alaska ekonomisi petrol ve balıkçılık üzerine kurulu. Her yaz dünyanın birçok ülkesinden ve bolca da Türkiye’den yüzlerce üniversite öğrencisi Work and Travel (Çalış ve Seyahat Et) programıyla Alaska’ya balık fabrikalarında çalışmaya gidiyor. Kimi okyanusta dalgalarla cebelleşen teknelerde yengeç avlıyor, kimi Japon ustaların yanında balıkların karnından yumurta ayıklıyor, kimi somonları fileto kesiyor. Alaska öğrencilerin yaz mevsiminde günlerini balık ayıklayarak geçirdikleri, karşılığında da oldukça yüksek ücretler aldıkları çalışma koşulları zorlu bir ülke. Günlük çalışma saatlerinin 15 saati geçebildiği yoğun tempolu bu işler, saat başına 7 dolar kazandırmasıyla öğrencileri cezbediyor. Buna rağmen gelen çoğu kişinin karşılaştıkları yorucu şartlar sonucu gerisin geri Türkiye’ye döndüğü de bir gerçek. Bir kere daha yolum düşerse bu sefer sadece gezmek için giderim diyen İbrahim Bayır körfez kenarında kurulan Naknek ismindeki balık fabrikalarıyla ünlü şehirde bir fabrikanın soğutma kısmında çalışmış. Yağsız haşlanmış pirinç pilavı gibi yemeklere alışması, Ramazan’ın güneşin çok geç battığı günlere gelmesi onu çok zorlamış.
Alaska’nın yüzölçümü Türkiye’nin iki katı olsa da kışın lokantaların ve birçok işletmenin kepenk kapattığı bu ıssız eyalette 700 bin kadar insan yaşıyor.
Alaska somon balığıyla meşhur. Türkiye’de de balıkçıların Norveç Somonu ismiyle sattığı ve ithal olduğu için her zaman pahalı olan, tadı bizim denizlerimizdeki balıklardan farklı, kırmızı renkli bol yağlı bir balık. Somon balığı dünyanın her yerinde ticari değeri yüksek olan bir balık türü. Hem büyük olması, hem etinin lezzetli olması buna sebep. Somon balığının karnından çıkarılan yumurtalar Japon ustalar tarafından rengine, kalitesine, kaç parçadan oluştuğuna göre ayrıldıktan sonra havyar olarak işleme konuluyor. Dünyanın en pahalı yiyecekleri arasında ismi sayılan bu havyarların kimi zaman kilosu milyarları görebiliyor. Türk mutfağında bulunmayan bu lezzet, lüks restoranlarda fahiş fiyatlarla alıcı buluyor. Dev ıstakozlar ve yengeçler de Alaska lokantalarında bolca tadına bakabileceğiniz lezzetlerden. Alaska kral yengeci de, belgesellere konu olmuş maceralarla balıkçıların zorlu koşullarda okyanus ve buzullarda avladığı nadide yengeçlerden. Ayrıca Alaska’da Akutaq olarak bilinen ve halk tarafından çok sevilen Eskimo dondurması donmuş balık yahut et yağları ve yabani meyvelerin çırpılmasıyla yapılıyor. Ve tabi ki bizim bildiğimiz dondurmalara hiç benzemiyor.
Serbestçe yaşayıp yükseklerde gezerek çeşit çeşit ot ve dağ kekiklerini yediklerinden; dünyanın en lezzetli etine sahip olan ren geyikleri, Alaska’da oldukça fazla. Sayılarının 1 milyonu bulduğu göz önüne alınırsa, Alaska’da yaşayan insan sayısından daha fazla geyik olduğu anlaşılabilir. 1971 senesinde -60 dereceyi gören Alaska’da Aralık ayında yalnızca 4-5 saat gün ışığı görülüyor. Bu uzun karanlık ve soğuklar insanların genellikle yılın çoğunu evlerinde ya da kafelerde geçirmesine sebep olduğundan sokaklarda insan yerine geyiklere rastlamak da mümkün.
Alaska’nın yüzölçümü Türkiye’nin iki katı olsa da kışın lokantaların ve birçok işletmenin kepenk kapattığı bu ıssız eyalette 700 bin kadar insan yaşıyor. Amerika’nın yüzölçümü en büyük eyaleti olan Alaska’ya dünyanın her yerinden farklı sebeplerle gelenler olduğu için de buradaki insan topluluğu oldukça karma. Anchorage Alaska’nın en büyük ve en kalabalık şehri. En kalabalık dediğimize bakmayın, Üsküdar’ın yarısı kadar insan belki var, belki yok. Bu şehirde tahmini 3000 kadar Müslüman yaşadığını öğrendik. Bu Müslümanları bir çatı altında buluşturmak için 2000 yılında kurulan Anchorage Alaska İslam Topluluğu Merkezi (ICCAA); Afrikalı Amerikalılar, Kafkasyalılar, Arnavut, Güney Asya, Afrika, Malezya, Endonezya, Orta Doğu ve Alaska yerlilerinden oluşan renkli bir topluluğa sahip. 1963 yılında Alaska’ya yerleşen ilk Müslüman 50’li yıllarda Ramallah’tan ayrılan, şimdilerde 88 yaşındaki Filistinli mülteci Musa Obeidi. Oğlu Usame ile ICCAA hakkında konuştuk.
Alaska’nın İstanbul’u sayabileceğimiz Anchorage şehrinde bulunan İslam Topluluğu Merkezi şehir merkezinde, Müslümanların Cuma ve bayram namazlarını kıldıkları salon tarzı bir yapı. 4 yaşından büyük çocuklara dinimizi öğretmek için Pazar günleri bu merkezde dersler veriliyor. Çocuklara önce Kur’ân ve ardından Fıkıh, Siyer gibi ilimler öğretiliyor. Ramazan’ın uzun gündüzler yüzünden gerçekten zor geçtiğini söylüyorlar. Temiz yiyecek bulmaktaki sıkıntılarını giderebilmek adına iki tane küçük helal market açmışlar. Alaska’da yaşayan Müslümanların genellikle taksi şoförü olduğunu, havalimanında baba oğul taksicilik yapan Türklerin bulunduğunu öğreniyoruz Usame’den. Bize Alaska yerlileri Eskimoların sayıları çok olmasa da İslam’ı seçenlerinden bahsediyor.
Alaska’da hiç cami yok. Ancak 2010’da başlayan bir proje ile büyük bir mescit inşasına başlanmış. İnşaat hâlâ devam etmekte ve mescit dediğimize bakmayın, oldukça büyük bir proje. Kutuplardaki kardeşlerimiz ilk mescitleri için gerçekten çok heyecanlılar. Orayı salt bir cami olarak değil bir eğitim kompleksi olarak tasarlamışlar. Hem arazinin satın alınması, hem inşaatın tamamlanması gibi süreçlerde oldukça para harcanmış. Halen inşaatın sona ermesi ve mescidin faaliyete geçebilmesi için maddi yardımlara ihtiyaçları olduğunu belirtiyorlar.