20 Müslüman ülkede gerçekleştirilen bir ankete göre, İran’ın komşuları tarafından sevilmeyen bir ülke haline geldiği bilgisi basına yansıyan haberler arasındaydı. İran rejiminin bugün Arap sokağındaki itibarının yerlerde olduğu ifade ediliyordu haberde.
Arap medyasında İran hakkında yazılıp çizilenlere, sosyal medyada paylaşılan videolara, Hizbullah güçlerinin Beşşar Esed’in yanında savaştığı şeklindeki haberlere bakıldığında, böyle bir kanaatin ortaya çıkması çok da şaşılacak bir durum değil aslında. Bu gerçeği gözlemlemek için Arap kamuoyunu yakından takip etmeye de gerek yok.
Peki İran neden böyle bir imaj kaybına uğradı?
İranlı yöneticiler Suriye’de olup biteni hep Batı’nın bir komplosu olarak gördüler. Suriye’nin başına gelenlerin Esed rejiminin İsrail’e yönelik “tavizsiz politikası”na bağladılar. İsrail’e tek kurşun sıkmayıp halkına Scud füzesi yağdırmak nasıl bir kahramanlıksa artık…
Suriye’de olup bitenin bir devrim olmadığını, bilakis Suriye dışından gelen “teröristlerle” yürütülen bir savaş olduğunu iddia ettiler. “Katledilen 70 bin kişi “terörist” diye mi katledildi?” diye kendilerine sormak lazım. Evlerini yurtlarını terk eden 1 milyonu geçkin Suriyeli “terörist” oldukları için mi mülteci kamplarındaki sefaleti yaşamayı tercih etmek zorunda kaldılar.
İranlı yöneticiler bu kadarla da kalmadılar, Tahran yönetimini Suriye politikası sebebiyle eleştiren herkesi Yezid taraftarı ilan edip “Allah onları Yezid ile birlikte haşretsin” diye beddua ettiler. İran’ın dış politikasını mezhepçi argümanlarla şekillendirdiği şeklinde eleştiri getirenleri mezhepçi olmakla suçladılar.
Şimdi böyle bir yaklaşımı sergiledikten sonra İran’ın Ortadoğu’nun Sünni coğrafyasında imajını tamamen sıfırlanmış olmasına şaşmak gerekiyor mu acaba?
Bakın bugün Ortadoğu’nun Sünni coğrafyasında; “İran mı yoksa İsrail mi Sünni dünyaya daha çok tehdit oluşturuyor?” meselesi tartışılıyor. İran ve onun uzantısı olarak görülen diğer Şii unsurlar açısından durum o denli vahamet arz ediyor…