
Bu sayıdan itibaren dergimizde yeni bir köşe açıyoruz. Bu köşede, her ay bir soru belirliyor ve Genç Dergi yazarlarına yöneltiyoruz. Bu ayki sorumuz "hayatınızın en bereketli yılları hangi yıllardı? Neden?"
Mutsuz ve Umutsuz İnsanlarla Hemhâl Olmak Bize Çok Şey Kazandırdı! / Halit Yasir Özoğul
1996-2000. Liseye başladığım zaman, bir vakfın hizmet ve eğitim programlarına düzenli olarak katılmaya başlamıştım. Gecenin geç vakitlerine kadar süren programlarımız olur, bize gösterilen fedakarlığın karşısında, davet edildiğimiz programlara muhakkak katılmaya çalışırdık. Bir de, babamızla, muhtaçlara erzak yardımı yapan bir derneğin dağıtım hizmetindeydik. Dar sokakların viraneleri, mutsuz ve umutsuz insanlarla hemhâl olmak, bize çok şey kazandırmıştı…
Yatılı Okuduğum Yıllar… / Cihan Taştan
En bereketli yıllarım şehirden uzak yatılı okuduğum lise zamanlarımdı. Tek işimiz ÖSS’ye hazırlanmaktı ve dikkatimizi farklı yönlere çekebilecek etmenler yok denecek kadar azdı. Hele ki Ramazan ayı hayatımda derslerime çalışabildiğim en güzel zamanlardı. Odamdaki arkadaşlarımla vardiyalı olarak çalışır, sahur zamanından günün ilk ders ziline kadar yatmazdık. Öyle ki yirmi dört saat odamızın ışığı sönmez aramızdaki tek muhabbet çözemediğimiz en zor sorular olurdu...
2011 En Bereketli Yılımdı! / Ayşegül Genç
Hayatımın en bereketli yılı 2011 yılıdır. Bir çocuğumun daha olması yüzünden yazı işlerine ara vermeyi düşünmüştüm. Sağ olsun bir büyüğüm bu düşüncemi değiştirdi. Hani derler ya, sıkışık zamanlarda daha çok üretiyoruz diye. Büyük oranda doğru bu söz. Hatta Erbakan hoca, en meşgul adama en çok işi yıkarmış.
Bu açıdan çok sıkışık olduğum 2011 yılında hem üç sayı fanzin çıkardım, hem GENÇ yazılarına devam ettim hem de bir roman yazdım. Bu açıdan yazı yazma konusundaki en bereketli yılım diyebilirim.
Sorumluluklarımı Yerine Getirmişsem… / Mehmet Dinç
Hayatımın en bereketli yılları dilerim bundan sonraki bütün yıllarım olur. Şimdiye kadar yaşadığım yıllara baktığımda en bereketli yıllar olarak değil de en bereketli günler olarak değerlendirme yapmam bana daha doğru geliyor. Şayet bir gün içerisinde her türlü sorumluluklarımı yerine getirmiş, kalıcı olacağına inandığım bir hizmet üretebilmiş, yarına yönelik hazırlık yapabilmiş ve vücudumun mecbur kalması yüzünden günü bitirip uyumuşsam o gün benim için en bereketli gündür.
Allah Adamlarının Peşinde Koştum! / Asım Gültekin
37 tane yılım oldu, bunların ilk dördünü pek hatırlamıyorum. O dördü tasnif dışı tutarak 33’ü de bereketliydi derim. Kendimi bildim bileli hep bir irtica, gericilik peşinde olduğumu görüyorum. Hangi yaşıma baksam bu çıkıyor karşıma: Allah’ın adamları, Müslümanların izzeti için çabalayan adamlar... Ali Ulvi Kurucu’dan Ömer Faruk Dönmez’e; Abdurrahman Arslan’dan Abdulkadir Essufi’ye, Sezai Karakoç’tan Rasim Özdenören’e... Öyle adamların peşinde koştum ben. Sohbetler, konferanslar, paneller, zikir meclisleri, marş meclisleri, gençlik çalışmaları... Koşarım da daha inşallah. Lise1’de edebiyatla ilgilenmeye başladım. O iyiydi. 23’ümde umreye gittim. 24’ümde 8 ülke dolaştım. Çıkardığım dergiler, kitaplarla, yazarlarla tanıştırdığım arkadaşlar... Güzel, güzel! Zor geçiyor ama güzel hakikaten..
Diz Kırıp Oturdum, Berekete Nâil Oldum! / Selim Tiryakiol
Hayatımda en bereketli geçtiğini düşündüğüm yılım son bir yılımdır. Allah bu bir yıl içinde bana namazlarımı kılabileceğim temiz bir ortam ve kendilerinden hayırlı yönde istifade edebileceğim temiz dostlar nasip etti. Bu dostlarla birlikte medrese müfredatını okumaya başladık. Besmele- Hamdele- Salvele ile başlayan o vakûr kitapların önüne her diz kırıp oturduğumda tarifsiz duygular hissediyorum. Beni, okumanın bu vechesiyle de tanıştırdığı için Allah’a hamd ediyorum. Bereket de bu olsa gerek. Bir de dostlarla gerçekleştirdiğimiz Balkanlar ziyareti oldu. İnsan hayatına bereket katabilecek en önemli faaliyetlerden biri de seyahat etmek.