Camiden çıkarken duvardaki bir ayet, sanki beni “Hadi git, yaz!” diye uğurluyordu: İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? (Meryem 67) Henüz 20-25 yıl önce daha var olmamışken; vücudumu oluşturan atomlar, havada ve toprakta bulunurken; ne güzel bir rahmet yağmuru o toprakların üstüne yağdı ki, sırfbeni “Var” etsin diye. Belki bir atomum, okyanuslar ötesindeki bir rüzgarda; belki diğeri, bir hayvanın karnında; belki daha hiç meyve vermemiş bir ağacın köklerinin en ucunda! Düşünüyordum ve varıyordum selamlandığım menzile: “Beni benden habersiz ama her şeyden benzersiz bir şekilde yaratan Allah ne yücedir!”
Aramakla Bulunmaz Ama Bulanlar, Arayanlardır!
NASA’nın biyolojik bir keşfini canlı izleyebilmek için bilgisayar karşısına geçmiştim. Açıklanacak bilgileri almamıza rağmen bir heyecan alıp götürmüştü ekranın karşısına. Jeomikrobiyolog Felisa Wolfe-Simon ablamız ve ekibi, Kaliforniya’daki Mono Gölü’nde buldukları bir bakteri türünün canlılar ve hayat ile ilgili yıllardır bildiğimiz bir tabuyu yıktığını açıklıyordu.
Bulunan bakteri, ortamda fosfor yok denecek kadar az olduğundan dolayı, şimdiye kadar canlılarda olmazsa olmaz olarak bildiğimiz Fosfor atomu yerine Arsenik’i, yani canlılar için zehirli kabul edilen bir ağır metali, kullanabiliyordu. Her ne kadar bilimsel olarak hayal gücümüzün dar olduğunu bu keşifle tekrardan anlasak da; bu bulgu, canlıları yaratan Allah’ın da ne kadar hadsiz bir ilme sahip olduğunu ilmel yakin gösteriyordu. Ama bir ayet “Şaşırmayın!” diye de parlıyordu: ‘‘Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılıdır.’’ (Hud 6)
Mikro Alemde Güneşi Gören Makro Alimler
Bakmak ve görmek ayrı şeylerdi ancak sadece bakanlar görebilirdi. Gözler görülemeyecek kadar küçücük canlılara bakarken tüm kainatı yaratan Allah’ın güneş kadar parlak ayetlerini görebilmek Makro alemleri ellerinde tesbih taneleri gibi tutan has zatlara ait bir işti. İstanbul’un manevi fatihi ve Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin hazretleri de işte bu zatlardan biriydi.
Orta çağı kapayıp Yeni Çağı açan ve “Ne güzel komutan” hitabına mazhar olan Sultan’ın hocası da aslında bilimde karanlık çağı kapayıp mikro çağın kapısını ilk açan ve “Ne güzel bir alim” hitabına göklerde mazhar olabilecek bir zattı. Bulaşıcı hastalıkların insandan insana yayılmasını sağlayan mikropları “küçük, lakin canlı tohumlar” diye vasıflandıran ilk zat, Müslüman alim Akşemseddin hazretleriydi.