
Hatice Kübra Korkmaz
Sivil toplum çalışmalarında ve gönüllü faaliyetlerde büyükleri takip etmek, onların tecrübelerinden faydalanmak her zaman en pratik yoldur. Geçtiğimiz ay Genç Akademi olarak gönüllü buluşmasına davetliydik. Kahvaltıyla başlayan buluşma, Türkiye’de sivil toplum çalışmaları deyince ilk akla gelen Dr. Gülsen Ataseven ve arkadaşları ile gençlik üzerine faaliyetlerde bulunan günümüz derneklerini bir araya getirme niyetiyle yapıldı. Birbirinden değerli konuşmacılar, birbirinden değerli sözler ettiler. Sizler için not aldık. Buyrun:
Mümkünden Mecbura Doğru, Böyle Bir Süreçti Hizmet İçin Çalışmak!
Yıldız Ramazanoğlu; “Kimse bana görev vermedi, kendi kendimi görevlendirdim!” diyerek başladı konuşmasına ve şunları söyledi: Üniversiteyle birlikte 1978 yılından beri çeşitli sivil toplum çalışmaları, gençlik teşkilatlarında bulundum. Hiç bir zaman bana kimse görev vermedi, bugüne kadar hep kendi kendimi görevlendirdim. Şurada şöyle bir boşluk var kim yapabilir diyor sağa sola bakıyordum. Ben yapabilirim diyor, yapıyordum. Yani mümkünden mecbura doğru, böyle bir süreçti hizmet için çalışmak. Mesela New York’ta bir kadın toplantısı vardı Türkiye’den sadece feministler gidiyordu, beni bir kurum gönderse keşke diye düşünüyordum, sonra beklemek yerine kendi kendimi o toplantıda temsil etmeye karar verdim. Bugüne kadar yazdığım her yazının, müslüman kadının hikâyesi olduğuna inanıyorum. Çalışmanın sonu yok, Allah vaktimizi bereketlendirsin. Gençlerin biran evvel misyonlarını
kavrayıp gündelik hayatlarını aşan hedefler koymaları gerekiyor. Sorumluluklarımız aynı, dişi erkek fark etmez.
Farklılıklarımıza Odaklanarak Değil, Müşterek Özelliklerimizin Altını Çizerek Çalışmalıyız!
Dr. Gülsen Ataseven ise şöyle dahil oldu konuşmaya: Tek bir cümle Lailahe illallah ile bir araya gelebiliriz, farklılığımızı gözününde bulundurursak ötekileştiririz. Benim takımım, benim partim, benim cemaatim, benim vakfım dersek gönül işlerimize şeytanı ortak etmiş oluruz. Geçimsiz kötü ahlâklı insanlara özellikle dualarımızda yer verelim. Gece size kötülük etmiş kişiye samimiyetle dua ederseniz, Allah’ım ona güzel ahlâk ver diye, gündüz bakışınız nasıl olur? Tabiki şefkatle bakarsınız. Çin’de Pekin’de uluslararası bir kadın kongresi vardı 1995 yılında, Nazife Şişman, Rahmetli Münire Yarar, Selime Sancar ve Mehlika Mısırlıoğlu ile Türkiye’den dört kadın katıldık. Feministler, Katolik kadınlar, Ateist kadın kuruluşları da var. Öyle bir konu başlıyor ki lezbiyenlerin de aile oldukları ve evlat edinebilecekleri üzerinde tartışma yapılıyor. Evlat edinilen o çocuğun psikolojisi nasıl olur, o çocuk topluma geri nasıl kazandırılır diye, müslüman kadın temsilcileri ile katolik kadın kuruluşları iş birliği yaptılar ve böylesi bir düşüncenin içinde büyüyen çocuğun dünyasının ve ahiretinin kaybolacağını savundular. Zaten o işbirliğine başka hiçbir kuruluş itiraz edemedi ve karar çıkmadı. Bunun gibi farklılıklarımıza odaklanarak değil, müşterek aynı özelliklerimizin altını çizerek çalışmalıyız.
Bizi Bir Hadis-i Şerif Hareketlendirdi!
27 sene Aydınlar Ocağı’nın Genel Başkanlığını yapan Profesör Süleyman Yalçın’ın eşi Ayla Yalçın ise benzer bir hayatın eşiğinde yer alıyor. Üniversiteyi Amerika’da okuyan Yalçın, döndüğünde Gülsen Ataseven ve arkadaşları sayesinde tesettüre girmiş ve birlikte Şadırvan Dergisi’ni çıkarmışlardır. “Biz sivil toplum çalışmalarında eğitim almadık, başarılı olduysak İslâm’la ilk tanıştığımız yıllarda bir hadis-i şerifin hayata geçirilmesiyle olduk. “Kırk komşudan sorumlusunuz onları arayınız.” O zaman imkânlar çok sınırlıydı, malzeme yoktu, kapı kapı gezer olandan alır olmayana verirdik. Derneklerin vakıfların yaptıkları da bu sitelerle gecekondu arasında köprü vazifesi görmekti.”
İslamî Prensiplere Göre Bir Alan Seçin!
Şefkat Vakfı’nın kurucularından Meliha Yalçıntaş ise şunları söyledi: Biz ilk önce evlerimizde toplanırdık ve her defasında ‘‘nerede ihtiyaç var’’ diye sorarak başlardık. Bir gün oğlumla arabada gidiyoruz, 1970 yılında, sadece TRT radyosu var ve içki reklamları serbest. Oğlum o zaman beş yaşında, ‘‘anne içki günah değil mi neden Türkiye’nin radyosu içki reklamı yapıyor’’ dedi. Ben ona cevap vermeye çalıştım ama toplantıya gelince de, arkadaşlar biz çocuklarımızı nasıl yetiştireceğiz diye de sormadan edemedim. Okuldan dönen çocuklarımız ‘‘anne sen padişahları anlatıyordun ama onlar vatan hainiymiş’’ diyorlardı. Toplantılarda tüm gündemimiz, bu ülkenin çocuklarını nasıl yetiştireceğiz idi. Başta kendi çocuklarımızı yani. Her birlikteliğimizde muhakkak notlar alırdık. O dönemde okul kurmak istiyorduk mesela. Ben ki hâlâ Enderûn gibi bir üniversitenin hayalini kuruyorum. Gençlere söylemek isterim ki, meslek seçimi ve uzmanlık çok önemli. Ve de İslâmi prensiplere göre bir alan seçin ve bolca şükredin. Zenginseniz fakirlerle ilgilenerek, sağlıklıysanız hastalara şifa dağıtarak, mutlu bir evliliğiniz varsa mutsuz insanlara umut dağıtarak, çare olarak, insanlık profilindeki yerinizi alın.