
Törenur Özbay
ddialı bir cümleyle başlayalım: Uzun Hikâye, kitaptan uyarlanmış filmler arasında beğenerek izleyeceğiniz bir yapıt.
Filme gitmeden önce bir kitapçıya uğrayın, bir Uzun Hikâye alın. Mustafa Kutlu’nun o akıcı üslubu sayesinde kitabı bir gecede bitirmek garanti. Sonra bir bilet alın ve sinema koltuğuna gömülün. Kendi tahayyülünüzdeki karakterleri, mekânları, diyalogları bir de Osman Sınav’ın gözünden izleyin.
Hiçbir filmden bir kitabı aynen yansıtmasını bekleyemeyiz, muhakkak eklemeler ve çıkarmalar olacaktır. Uzun Hikâye, -özellikle- ilk kısmında kitabın filme uyarlanması bakımından oldukça başarılı. Senaryoda birçok yerde, kitaptaki cümleler ve dahi kelimeler aynen kullanılmış, bu sayede kitaptaki harflerin canlandığına şahit olabiliyorsunuz. Kitabı okuyan birinin hayal dünyasında geziniyormuş gibi bir his bu.
Uzun Hikâye’de Bulgarya’dan Türkiye’ye göç etmiş Ali Bey ve oğlu Mustafa’nın hikayesi anlatılıyor. Haksızlığa katlanamayan Ali Bey bu özelliğinden ötürü hiçbir yerde uzun süre duramıyor, karısı ölünce de oğluyla Anadolu’nun küçük kasabalarını gezip duruyor. Hoş sohbeti sayesinde gittiği her yerde halk tarafından sevilse de bürokrasiye ayak uyduramayıp, haksızlığa gelememesi adını “sosyalist”e çıkarıyor. Sonrasında hikâyeyi oğlu Mustafa devralıyor.
Mustafa Kutlu, dönemin Anadolu’sunu, sosyalizm algısını, insan ilişkilerini, küçük kasabaları su gibi bir dille, yoğun bir duygu yüklemesiyle anlatıyor. Bu filme de yansımış; mekânları, kişileri ve olayları hissederek izleyeceksiniz. Bazı yerlerde gözleriniz dolacak, bazı yerlerde keyifle gülümseyeceksiniz.
Oyunculuk konusunda ise her ne kadar Tuğçe Kazaz biraz tutuk olsa da Altan Erkekli, Cihat Tamer, Zafer Algöz gibi usta isimler yetenekleriyle filme canlılık katmışlar. Kenan İmirzalıoğlu ise neredeyse tek başına filmi dolduracak nitelikte bir oyunculukla Bulgaryalı Ali Bey karakterinin hakkını vermiş.
Eğer, Uzun Hikâye’yi okuyarak giderseniz filmdeki nüansları yakalayabilirsiniz. Mesela filmde yaklaşık bir dakikalık yer tutan fotoğraf çekimi sahnesinde, fotoğrafçının seçiminde dahi kitaba göz kırpıldığını göreceksiniz. Bazı sahnelerde “Ama burası böyle değildi” diye iç geçirebilirsiniz ancak filmin bağımsız bir sanat eseri olduğunu unutmamakta fayda var.
Filmin sonuna yaklaştığınızda yüzünüze takdir dolu bir tebessüm yerleşecek ama sonuna geldiğinizde dikkat edin! Çünkü buraya kadar kitaba bağlı kalan senaryo filmin sonunda radikal bir sürprizle sizi şaşırtacak.