Fotoğrafçılıkta, özelliklede dışarıda çekilen fotoğraflarda şans faktörü çok önemlidir. Hatta bir çoklarına göre olumsuz gibi duran hava şartları fotoğrafçı için büyük bir şans olabilir. Bulutlu, sisli ve yağmurlu hava çoğu zaman fotoğrafçılar için bulunmaz fırsatlar sunarlar. Taha Yasin Demirci’nin sisli havada çektiği dalgakıran ve yolcu gemisi fotoğrafı tam da sisli havayı bir fırsat olarak kullanmayı başarabilmiş bir çalışma olmuş.
Sisli hava her şeyin beyaza yakın bir renge büründüğü bir atfosferdir. Beyaz ise saflığı, temizliği ve huzuru getirir aklımıza. Bu bakımdan fotoğrafta bir dinginlik hissediyoruz. Tabii sis bir de hüznü çağrıştırır. Çünkü sisin içinde çiy yani küçük su damlacıları vardır. Sis geçtiği her şeyin üzerine adeta göz yaşı gibi su damlacıkları bırakır. Bu bakımdan sisli havanın insana verdiği his normal havadan çok farklıdır. Bu aynı şekilde fotoğrafa da yansır. Sisli fotoğraflar bir taraftan her şeyin üzerini adeta bir şal gibi örttüğünden gözünüze olumsuz ayrıntılar takılmaz. Diğer taraftan da içinizde bir miktar hüzün oluşmasına neden olur.
Ayrıca bu fotoğrafta yatay ve dikey çizgiler ve perspektif görüntüler de var. (Cisimlerin gözden uzaklaştıkça küçülüyormuş gibi görünmelerine “perspektif görünüş“ denir.) Her şeklin bir hikayesi vardır. Düz çizgiler insana doğruluk, dürüstlük; düşey çizgileri asalet, süreklilik, ciddiyet; yatay çizgileri sadelik, soyutluk, genişlik; perspektif çizgileri ümit ve hareketlilik duygularına neden olur. Bir fotoğrafta yer alan çizgilerde bakan insana buna benzer duyguları yaşatır. Bu bakımdan hangi çizgileri fotoğrafa nasıl yerleştireceğini bilmek ve ona göre tercihlerde bulunmak önemlidir. Çünkü fotoğrafta doğru perspektif görüntüleri oluşturmak için bu gereklidir. Bu fotoğrafta hem çizgilerin hem de perspektifin kullanımı oldukça özenli bir şekilde yapılmış. Bu bakından oldukça başaralı bir fotoğraf.
Fotoğrafta ciddi bir eksiklik yok. Ancak bir miktar fazlalık olduğunu söyleyebiliriz. Sol alt köşede yer alan iki bina kareye girmese fotoğrafın sadelik, huzur, dinginlik ve gizem atmosferi daha güçlü olurmuş. Bir de biraz daha koyu çekilseymiş ortadaki fazla patlamaya engel olunurmuş. Ama bunlara rağmen ellerine sağlık diyorum.
İkinci fotoğrafımız balkanlardan Kosova’dan fotoğraf gönderen Dilara Kastrati’ye ait. Yüksek bir yerden çekilmiş Prizren şehrinin genel bir manzarası bu. Anladığım kadarıyla şehri korumak için yapılmış bir kale veya askeri birlik için bir yer var bu tepede. Çünkü benzer fotoğrafları arayıp incelediğimde asker ve eski toplarında olduğu farklı fotoğraflara ulaştım. Fotoğraf genel olarak iyi. Ancak gökyüzünün kareye fazla girmesi alt kısımda şehrin oldukça fazla kesilmesine neden olmuş. Gökyüzündeki boşluk daha az bırakılıp (çünkü gökyüzünde hiçbir hareket yok) şehir daha fazla kareye girebilirmiş. Bir de öğleye yakın bir saatte çekildiği için güneş oldukça dik gelmiş ve bir çok ayrıntıyı yok etmiş. Binalarda bir derinlik hissedemiyorsunuz. Sabah erken ya da akşamüzeri çekilseymiş hem güneş yumuşak ve sıcak renkli olurdu hem de fotoğrafa ciddi derinlik katardı.
Efe Can’ın İstanbul Üniversitesinin giriş kapısını gösteren fotoğrafı iyi bir fotoğrafçı gözüne sahip olduğunu gösteriyor. Herkesin yaptığı gibi gidip kapıyı karşıdan çekme kolaycılığından kaçındığı belli oluyor. Fotoğraf için ağaç dallarından oluşan doğal bir çerçeve kullanması güzel bir düşüncenin ürünü. Biraz daha dikkat edip sağ taraftaki ağaçın kareye biraz daha girdiği, soldaki ağacın biraz daha kesildiği bir kare daha simetrik dururdu. Bunun yanında fotoğraf öğle saatinde çekildiği için Dilara Kastrati’nin fotoğrafı için söylediklerimiz bu fotoğraf için de geçerli. Ayrıca gökyüzü rengi de çok doğal durmuyor. Ya renklerle fazla oynanmış, ya da makinenin ışık ayarı yanlış yapılmış. Bütün bu küçük ayar eksikliğine rağmen fotoğrafı beğendiğimi söylemeliyim.
İbrahim Özkay’ın genel manzara fotoğrafı, insanı bir anda şehrin gürültüsünden, kirinden, koşturmacalı atmosferinden alıp götüren bir havaya sahip. Beyaz çiçekler, yeşil ağaç, başaklı ekinler, mavi gökyüzü ve toprak yol insana huzur veriyor. Fotoğraf genel olarak iyi. Ancak sanki makine ayarlarında bir yanlışlık var ki, özellikle gökyüzünde ciddi kumlamalar ve grenler oluşmuş. Yakından bakınca bu da insanı rahatsız ediyor. Bir de sol başta yer alan ağaç kareye bir miktar daha girseymiş çok daha iyi olacakmış. Ağacın en azından gövdesi kareye girmeliymiş. Bunun için biraz daha sola geçmek ve bu sayede hem ağacı bir miktar daha almak, ayrıca yolu daha derinlikli olarak görmemizi sağlayacağı için gerekliymiş gibi görünüyor.
Hatice Kübra Kaymak’ın kitap üzerinde insan figürlü anahtarlık ve arka planda şehri gösteren gece fotoğrafı kendi içinde bütünlüğü ve anlamı olan bir fotoğraf. Belli ki fotoğraf kendi içinde anlamlar yüklenerek çekilmiş. İlk bakışta herkes bu fotoğrafa bir anlam yüklemekte zorlansa da dikkatli bakınca mesajı anlayacaktır diye düşünüyorum. Neyse mesaj kısmına fazla takılmadan fotoğrafla ilgili teknik olarak şunları söyleyebiliriz. Gece fotoğrafı olması bakımından zor bir fotoğraf. Yeterli ışık olmadığından, daha fazla ışık almak için diyafram f/2.8 olarak ayarlanmış. Tabii bu da alan derinliğini oldukça sınırlamış. Dikkat ederseniz kitap üzerinde çok dar bir alanın net olmasına neden olmuş. Bunun yerine enstantane hızı biraz daha düşürülüp, (burada 1/8 kullanılmış.) diyafram değeri f/8 veya f/11’e getirilseymiş hem alan derinliği artarmış hem de arka planda yer alan şehir görüntüsü daha belirgin olurmuş.
Nurefşan Akcan’ın pencere önünde, yapraklarını kalp şekline getirdiği kitap fotoğrafı iyi düşünülmüş bir fotoğraf. Fotoğrafta düşünce çok iyi olmasına rağmen bazı eksikliklerin olduğunu da söylememiz gerekiyor. Doğal ışıkla çekildiği için (böyle olması en uygunu. Yani tercih doğru.) ışık yetersizliğinden kaynaklanan fluluk fotoğrafta kendisini hemen hissettiriyor. Bunun yanında üzerinde fazla oynandığından farklı yerlerde ciddi renk sapmaları oluşmuş. Yani gökyüzü, kitap ve percere renkleri neredeyse aynı olmuş. Bu bakımdan deneysel bir fotoğraf çalışması olarak değerlendirmek belki daha doğru olur. Bu bakımdan yine bunun gibi güzel düşüncenin ürünü daha güzel fotoğraflarını beklediğimizi söylemekle yetinelim.