Tıp fakültesi kadar etrafı söylenti ve kabullerle çevrili başka fakülte yoktur sanıyorum. Haliyle dışardan bakıldığında bu sisin içinde birçok alan da muğlak kalıyor... Muhataplarına bu sis perdesini aralaması, tıp okumayı düşünen kardeşlerimize bir fikir vermesi, okumakta olan (nam-ı diğer, “tıpçı”) kardeşlerimizle bir buluşma noktası olması adına GENÇ dergisine bir de tıbbiye penceresi açalım diye düşündük.
Bismillah, şu konuya açıklık getirerek başlayalım:
Tıp fakültesi altı sene sürer ve mezun olduğumuzda pratisyen hekimler oluruz. Bu altı senelik süreçte çevremizdekilerin, bilhassa da yaşlı teyzelerin (neden sizce?) ne okuduğumuz sorularına “tıp okuyorum” diye cevap verdiğimizde birazdan gelecek soru bellidir: “Hmm, peki hangi bölüm yani?” Hangisi ise ona göre yakınacaktır çünkü. :)
Heh! İşte burada kastedilen “bölüm” uzmanlık branşıdır ve altı yılın sonunda girilen bir sınav (TUS) neticesinde yapılan bir tercihtir. ÖSYM tarafından yerleştirilir, yerleştiğiniz branşa göre 4 ila 6 yıl daha itinayla okursunuz. Tıpçılar olarak bu bilgi yayılırsa memnun oluruz. :)
Tıpçı denildiğinde sizin aklınıza nasıl bir tip geliyor bilmiyorum. Ama birçoklarının zihnindeki profillerin ortak noktası çoook ders çalışıyor olma vasfıdır. Tıpçıların aralıksız ders çalıştığı gibi bir düşünce hâkim.
Üniversite tercihlerimin hemen evvelinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne gelmiştim. Kampüsün içinde dolaşıyor ve sorularımı sormak üzere “şöyle temiz yüzlü bi abi” arıyordum. Şükür ki Allah nasib etmiş, epey bir konuşmuştuk. İlk sorduğum sorulardan biri şu olmuştu: “Şimdi ben buraya geldiğimde kitap falan okuyamayacak mıyım?” Çok kitap okuyan biri değilimdir aslında ama bu ifade: Bir sohbet halkasında devam etmekten, bir sanat meşk etmeye, dostlarla beraber organize bir hasenata omuz vermekten, mekânlar ve insanlarla tanışmaya... Birçok şeyin sembolü. “Ders çalışmak” hayatının tamamını kuşatmış olan o tıpçı profilinin gerçekliğine daha doğrusu gerekliliğine dair bir soru, muhtemelen içinizde merak edenler de vardır.
Söyleyeyim, öyle bir gereklilik yok, ortalama bir tıpçı profilinde -seneler geçtikçe azalsa da- vakit ve ilginizi ayırmak noktasında ders dışı meşguliyetlere, derslerin hakkını da ihmal etmeden (asıl mesele itidali korumak zaten) yönelmeniz gayet mümkündür, yönelenlerin kâfi miktarda emsali de mevcuttur.
Gelgelelim tıpçılar da çeşit çeşit tabi. Ama o başka bir hikâye ve başka bir zaman anlatılmalı... :)